Nûr Suresinin 33. Ayeti Ne Anlatıyor?
Nûr sûresi 33. âyette ne anlatılmak isteniyor? Evlenmeye imkân bulamayanlara iffetlerini koruma emri verilen Nûr sûresi 33. âyetin Arapçası, meali ve tefsiri yazımızda.
Nûr sûresinin 33. âyetinde Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
Nûr Suresi 33. Ayet Arapça:
وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذ۪ينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتّٰى يُغْنِيَهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ
Nûr Suresi 33. Ayet Meali:
Evlenmeye güçleri yetmeyenler de Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. (Nûr, 24/33)
İFFETLERİNİ KORUSUNLAR
Bilgi:
Evlenip yuva kurmak ve yeni nesiller yetiştirerek çoğalmak, insanın tabiatında var olan ulvî bir gayedir. Bu gayeye uygun olarak Kur’an-ı Kerim’de bekârların evlenmelerine yardımcı olunması emredilir ve Allah Teâla’nın evlenen fakirlerin ihtiyaçlarını gidereceği haber verilir. Evlenemeyenler ise iffetlerini korumaya, haramlara bulaşmamaya davet edilir. İffetiyle sabredenleri, sonunda mutlaka Allah Teâla lütfuyla mükâfatlandıracak ve bu konuda imkânlar bahşedecektir.
Mesaj:
- Evlenme imkânına sahip olmayanlar, Allah Teâla kendilerine evlenme imkânı verinceye kadar iffetlerini korumalıdırlar.
- Müslümanlar aralarında bekar olanların evlenmelerine yardımcı olmalıdırlar.
Kelime Dağarcığı:
İffet: Ahlak kurallarına bağlılık, namus, ırz.
Nikâh: Evlenme, evlilik; aralarında evlenme engeli bulunmayan bir erkekle bir kadının hayatlarını daimî olarak birleştirmelerini sağlayan akit.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
Nûr Suresi 33. Ayet Tefsiri:
- Evlenmek için maddî imkân bulamayanlar, Allah lutfuyla onların ihtiyaçlarını giderinceye kadar iffetlerini korusunlar. Sahip olduğunuz köle ve câriyelerden özgürlüklerini satın almak için sizinle azatlık sözleşmesi yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde çalışıp kazanarak hayatlarını idâme ettirecek ve toplumun hayırlı bir ferdi olabilecek kabiliyet görürseniz, istedikleri anlaşmayı yapın. Allah’ın size ihsân ettiği mallardan siz de yardım olarak onlara bağışta bulunun. Mecbûrî hizmet bedellerini ödemelerine yardım edin. Dünya hayatının geçici menfaatlerine göz dikerek câriyelerinizi, hele bir de iffetli kalmak istiyorlarsa, hiçbir durumda sakın fuhşa zorlamayın! Her kim onları fuhşa zorlarsa, şunu bilsin ki Allah, zorla bu işe itildiklerinden dolayı, onlar hakkında çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.
Evlenme imkânı bulamayanlar, imkân buluncaya kadar iffetlerini korumalıdırlar. Çünkü bir mü’minin en büyük şerefi, onun iffet ve namusudur. Bu vesileyle Efendimiz (s.a.s.), hususiyle evlenme arzusu canlı olan gençlere şu nasihatte bulunur:
“Ey gençler topluluğu! Sizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü bu, gözü harama bakmaktan korur, iffeti muhafaza eder. Buna gücü yetmeyen de oruç tutsun. Çünkü oruç, onun şehvet duygularını kırar.” (Buhârî, Savm 10; Müslim, Nikah 1)
Burada köle ve câriyelerle ilgili özel bir konuya temas edilerek onların hürriyetlerine kavuşmalarını sağlayacak bir yol hakkında bilgi verilir. Buna İslâm hukukunda “mukâtebe” denilir. Mukâtebe, köle veya câriye ile efendisi arasında yapılan bir anlaşmadır. Buna göre köle veya câriye, belli bir bedel ödeme karşılığında efendisinden kendisini azat etmesini ister. Aynı teklifi efendi de köleye yapabilir. Kararlaştırılan bedel hazır ise köle bu bedeli hemen ödeyerek, değilse, efendisinin kendisine tanıdığı müddet içinde ödeyerek hürriyetine kavuşur. Ayrıca efendilere, borçlarını ödeme konusunda kölelere yardımcı olmaları telkin edilir. Onlara verecekleri paranın veya malın Allah’ın kendilerine verdiği maldan olacağına dikkat çekilerek, bu dünyada herkesin emânetçi olduğu, dolayısıyla kimsenin kimseye tahakküme kalkışmaması gerektiği vurgulanır. Kölelerin hürriyetlerine kavuşturulmaları dinî, ahlâkî ve ictimâî bir vazifedir. Bu vazife, asırlarca uygulanagelen ve bir hamlede tasfiyesi mümkün olmayan kölelik müessesesini ortadan kaldırmak için İslâm’ın almış olduğu tedbirlerden biridir.
O dönemde câriyelerin durumu daha içler acısıydı. Efendileri onlara fuhuş yaptırıp bu yolla para kazanıyorlardı. Bu işe اَلْبِغَاءُ (biğâ) denirdi. Câriyeler evlendikleri takdirde bu gelirden mahrum kalacakları için onların evlenmesine müsaade etmezlerdi. Bu sebeple Cenâb-ı Hak, onların fuhşa zorlanmalarını yasaklamış ve durumu müsait olanların evlendirilmelerini istemiştir. Onları fuhşa zorlayanları ilâhî azap ile tehdit ederken, çaresizlikleri sebebiyle böyle bir çirkin fiile zorlanan, istemeyerek de olsa fuhuş yapmak mecburiyetinde kalan o zavallıları da affedeceğini müjdelemektedir.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com