Nesilleri İslâm Şahsiyet Ve Karakteriyle Yetiştirmek Neden Dünden Çok Daha Zor?

ÇOCUĞUMUZ

Bugün nesilleri, İslâm şahsiyet ve karakteriyle yetiştirmek dünden çok daha zor. Niçin?

Bugün nesilleri, İslâm şahsiyet ve karakteriyle yetiştirmek dünden çok daha zor. Niçin?

Çünkü;

Eskiden geniş ve büyük aileler vardı. Aileler «çekirdek aile»den ibaret değildi. Evlâtların güzel ahlâk ile terbiye edilmesinde sâliha annenin ve sâlih babanın yanı sıra, dedenin, ninenin ve akrabaların çok mühim ve faydalı tesirleri olurdu.

Yani bir çocuk, her taraftan güzel ahlâk nümûnesi insanların nezâretinde yetişerek, tabiî şekilde terbiye edilmiş olurdu.

Güngörmüş, ağzı duâlı dedelerden ilim ve irfan; İslâm nezâket, zarâfet ve edebiyle kemal bulmuş ninelerden âdap ve erkân öğrenilirdi.

Mahalle, sokak ve çarşı bile, İslâm âdâbıyla yaşayan büyüklerin bulunduğu birer mektep, birer dergâh mesâbesindeydi.

Böylece evlâtlar, her yönden gelen müsbet telkinlerin bereketiyle sağlam bir şahsiyet ve karakter kazanıyordu.

Bugün ise bunlar gitgide kayboldu. Evlâtlar; televizyon internet, reklâm ve modaların eline düştü.

Hâsılı;

  • Toplumun cam kırıklarıyla dolduğu bir devirdeyiz.
  • Cemiyet bir sahrâ hastahânesi hâlinde.

Bu sebeple, evlâtları ve toplumu irşâda koşmak, Kur’ân-ı Kerim müesseselerine hizmet etmek, bu zamanda artık neredeyse bir farz-ı kifâye olmaktan çıkarak farz-ı ayn hâline gelmiştir.

Bugün dîni yaşamak ve yaşatmak; yokuş aşağıya giden bir arabanın rölantide ilerlemesi gibi kolay değil. Yokuş yukarı itilmesi gereken bir vasıta gibi, daha büyük bir gayret gerektiriyor.

Avuçta kor tutmak gibi tarif edilen bu gayretler de karz-ı hasen hükmünde, zorluğuyla mütenâsip büyük mükâfatlara vesile olacak. “Onlara ne mutlu!” denmesinin bir hikmeti de budur.

Rasûlullah Efendimiz, bu fedâkâr ve gayretli ümmetini şöyle tarif buyurur:

“Ümmetim içinde beni en çok sevenlerin bir kısmı benden sonra gelenler arasından çıkacaktır. Onlar beni görebilmek için mallarını ve ailelerini fedâ etmeye can atarlar.” (Müslim, Cennet, 12; Hâkim, IV, 95/6991)

Sahâbe efendilerimizde olduğu gibi, o bahtiyar âhirzaman ümmetinin de fârik vasfı, Rasûlullah Efendimiz’e olan büyük ve müstesnâ muhabbetleridir.

Muhabbet; terakkî ve terbiyede temel harçtır, ana malzemedir. Lâkin bu mücerred mefhumun tezâhürü, âdaptır. Yani her harekette; Peygamberimiz’in sünnetine, edebine riâyet etmektir. Ashâbın da temel husûsiyeti budur.

Cenâb-ı Hak; bizleri ashâbın muhabbet, âdap, takvâ, gayret ve fedâkârlıklarından hisseyâb eylesin.

Peygamberimiz’in; «Kardeşlerim!» diye methettiği, müjdelediği, âhirzamanın samimî ve mümtaz mü’minlerinden olabilme azmini gönüllerimizden eksik eylemesin! Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2022 Ay: Ağustos, Sayı: 210