Nefsini İlah Edineni Gördün mü?

İbadet Hayatımız

Allâh’a kul olamayanlar, nefislerinin hevâ ve hevesine kul-köle olmaktan kurtulamazlar. Âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak: “(Ey Peygamber!) Hevâ ve hevesini (kötü duygularını ve nefsânî ihtiraslarını) kendisine ilâh edineni gördün mü?..” (el-Furkân, 43) buyurmaktadır.

Abdülkâdir Geylânî Hazretleri (d. 1078 – v. 1166) buyurur:

“İsyanınız nefsinize, itaatiniz Rabbinize olsun.”

Allâh’a kul olamayanlar, nefislerinin hevâ ve hevesine kul-köle olmaktan kurtulamazlar. Âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak:

(Ey Peygamber!) Hevâ ve hevesini (kötü duygularını ve nefsânî ihtiraslarını) kendisine ilâh edineni gördün mü?..” (el-Furkân, 43) buyurmaktadır.

Hadîs-i şerîfte de:

“Allâh’a göre gök kubbe altında ibadet edilen sahte ilâhlar arasında, peşine düşülen hevâdan (nefsânî arzulardan) daha ağırı ve daha kötüsü yoktur.” buyrulmuştur. (Heysemî, I, 188)

Bunun içindir ki hevâ ve heveslerine karşı mücâdele eden sâlih kullar, diğer bir hadîs-i şerîfte de;

“(Esas) mücâhid, nefsine karşı cihâd eden kimsedir.” buyrularak medhedilmiştir. (Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 2/1621; Ahmed, VI, 20)

Nefsin var oluş hikmetini, insana veriliş gayesini, onun hile ve tuzaklarını bilmeyenler, Rab’lerine kulluklarını da lâyıkıyla idrâk edemezler. Bunun içindir ki; “Nefsini bilen Rabbini de bilir.” buyrulmuştur.

Hakîkaten nefsin hile ve tuzakları bitmek bilmez. Meselâ nefs, ibadette bile kulu tuzağına düşürebilir. Yaptığı ameller sebebiyle kişiyi gurur ve kibre sevk ederek o amellerin içinin boşalmasına ve ecrinin zâyi olmasına sebebiyet verebilir. Bunun için kul, sâlih ameli îfâ etmekle kalmamalı, bir de nefsini susturabilmelidir. Yani “ben şu kadar hayır-hasenat yaptım” diye övünmekten sakınmalı, o hayırları işleyebilmenin de Cenâb-ı Hakk’ın kendisine bir lûtfu olduğu idrâki içinde bulunmalıdır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2018 – Ocak, Sayı: 382, Sayfa: 032