Neden Kaybediyoruz?

Cemiyet Hayatımız

Fedâkârâne gayret edildikçe zaferler ve fetihler nasîb oldu. Lâle Devri’ndeki gibi rahata düşkünlük peydâ oldukça, ardından büyük hezimetler geldi. Peki bu büyük yenilgilerin sebepleri nedir?

Hizmet ve gayretlerin devamlılığı, bir mü’minin kendini istikbâlin tehlikelerinden muhafazası için de zarurîdir. Dünyevî bir apolet alınır, o hayat boyunca geçerli kalır.

Fakat mâneviyat sahasındaki dereceler ve sıfatlar, sahip çıkılmadığı takdirde kaybedilmek tehlikesine mâruzdur. Bu sebeple Cenâb-ı Hak;

“Ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk eyle!..” (el-Hicr, 99) buyurur.

Bu kulluk, sadece ferdî ibâdetlere münhasır değildir.

Mü’min önce kendisini ihyâ etmeli, akabinde de gönülde îmânın meyvesi olan merhamet ile başkalarına rahmet insanı olmaya koşmalıdır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de 11 yerde emr-i bi’l-mâruf, nehy-i ani’l-münker geçmektedir.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in etrafında pervâne olarak, O’nun gibi fedâkârca hizmet eden ashâb-ı kiram gibi, sonraki nesillerde de İslâm’a dört elle sarılıp gayret edenler meth u senâ edilmiştir. Efendimiz buyurur:

“Benim ümmetimin misâli, yağmurun misâli gibidir. Evveli mi daha hayırlıdır, sonu mu daha hayırlıdır bilinmez! (Evveli de hayırlıdır, sonu da hayırlıdır.)” (Tirmizî, Edeb, 81/2869; Ahmed, III, 130)

Her mü’min, bu müjdeye ermek için gayret etmelidir. Aile fertleri de bu ideal için birbirlerine yardımcı olmalı, hep beraber Allah hakkını ödemek ve Peygamber emânetine sahip çıkmak için fedâkârlık göstermelidir.

Zira mes’ûliyet büyüktür.

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- bu mes’ûliyeti şöyle anlatır:

“(Ashâb-ı kiram arasında şu hakikati) duyardık: Kıyâmet gününde bir kişinin yakasına, hiç tanımadığı biri gelip yapışır. Adam şaşırır ve;

«–Benden ne istiyorsun? Ben seni hiç tanımıyorum ki!» der. Yakasına yapışan kişi de:

«–Dünyada iken beni hata ve çirkin işler üzerinde görürdün de; îkāz etmez, beni o kötülüklerden alıkoymazdın.» diyerek ondan dâvâcı olur.” (Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, III, 164/3506; Rudânî, Cem‘u’l-Fevâid, V, 384)

Bu mes’ûliyeti en güzel şekilde idrâk edenler ehlullah hazerâtı olmuştur.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Aralık Sayı: 154