Nafaka Nedir?

NE NEDİR?

Nafaka: Yiyecek parası, geçinmelik. Yiyecek, giyecek, mesken gibi zarurî ihtiyaçları temine yetecek miktardaki para veya eşya. Yardım anlamlarına gelmektedir.

NAFAKA KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Kimler zekat verebilir? Zekât verecek kimse müslüman, akıllı, ergenlik çağına gelmiş ve hür olmalıdır.

Temel ihtiyaç (havâic-i asliye) ve borcundan başka nisâb miktarı mala sâhip olmalıdır. Temel ihtiyaç maddeleri, insanın hayat ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir. Bunlar; oturduğu evi, evde kullandığı altın ya da gümüş olmayan her çeşit eşyası, elbiseleri, bakmakla mükellef olduğu aile efrâdının bir aylık -diğer bir görüşe göre bir yıllık- nafakası, okumak için aldığı kitapları, sanat ve mesleğe âit alet ve makinaları vb. aslî ihtiyaçlardır.

*****

Ashâbın ileri gelenleri, onun bu hâline daha fazla dayanamadılar. Halîfenin nafakasını artırmayı düşündüler. Fakat bunu teklif etmekten çekindikleri
için Hazret-i Ömer’in kızı ve Allah Rasûlü'nün (s.a.v) zevcesi Hazreti Hafsa (r.a) vâlidemize başvurdular. İsimlerini vermeyerek, babasına bu teklifi,
kendileri nâmına arz etmesini istediler.

*****

Abdülaziz Hân, Avrupa’ya davet teklifine “evet” dedikten birkaç gün sonra mâbeynci Hâfız Mehmed Bey’e tam bir samimiyetle içini döker
ve şu beyanda bulunur:

“...Zaman zaman ne isterdim bilir misin? Ya Kapalıçarşı’da ya Asmaaltı’nda küçük bir dükkânı olan esnaf, ya da bir zanaatkâr olayım. Sabah evimden çıkayım, işime geleyim. Akşam Allâh ne kâr verdiyse onunla çoluk çocuğumun nafakasını alayım. Atıma değil, hattâ eşeğime bineyim, yorgun argın, amma kafamın içi bin bir dertle dolmamış olarak evime geleyim. Hanımım güler yüzle, çocuklarım sevgiyle beni karşılasın. Yıkanıp sofranın başına geçeyim, çorbamızı zevkle içelim. Kimsenin derdi bize illet olmasın. Yüreklerimiz rahat, büyük mes’elelerden uzak, kendi hâlimde yaşayıp gideyim.

*****

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın halîfeliği zamanında Sûriye, Filistin, Mısır gibi beldeler fethedildi ve İran toprakları baştanbaşa İslâm devletinin
sınırlarına dâhil oldu. Bizans ve İran’ın zengin hazîneleri İslâm dünyasının merkezi olan Medîne-i Münevvere’ye akmaya başladı. Mü’minlerin refah seviyesi ziyâdeleşti. Fakat mü’minlerin halîfesi Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, bu refah seviyesine karşı müstağnî kalmış bir gönül zirvesinde, devletin ihtişâmına, beytü’l-mâlin zenginliğine rağmen, yamalı elbisesiyle hutbe okuyordu. Bâzen borçlanıyor, sıkıntı içinde hayâtını idâme ettiriyordu. Çünkü o, hazîneden ancak kifâyet miktarı bir tahsisat almayı tercih ediyor ve bununla da zor geçiniyordu.

Ashâbın ileri gelenleri onun bu hâline daha fazla dayanamadılar. Halîfenin nafakasını artırmayı düşündüler. Fakat bunu teklif etmekten çekindikleri için Hazret-i Ömer’in kızı ve aynı zamanda Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ’in zevcesi Hazret-i Hafsa -radıyallâhu anhâ-’ya başvurdular.

*****

İftar vakti yaklaşmıştı. Bir fırının kapısına, sîmâsı her gözün göremeyeceği bir asâleti taşıyan gün görmüş bir zât geldi. Fırına yaklaştı. Kalabalık dağıldıktan sonra fırıncıya:

“–Evlâdım, bugün nafakamı çıkaramadım. Ecel gelmezse yarın ödemek üzere bana bir çeyrek ekmek verir misiniz?” dedi.

*****

Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in cevâbı ise şu olur:

“–Eğer bu adam yaşlı anne babası için çalışıyorsa Allâh yolundadır, nefsinin iffet ve izzetini korumak için çalışıyorsa Allâh yolundadır, ehlinin
nafakasını kazanmak (onları en güzel şekilde yetiştirmek) için çalışmaya çıkmışsa Allâh yolundadır. Ancak tefâhur (övünmek) için çıkmışsa tâğut (şeytan) yolundadır.” (Heysemî, VIII, 144; Ali el-Müttakî, IV, 12/9252)

Çocukların terbiyesine terğîb ve teşvik sadedinde Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bazı hadîs-i şerîfleri şöyledir:

“Bir baba evlâdına güzel edepten daha fazîletli bir şey hediye edemez.” (Tirmizî, Birr, 33/1952)

“Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri, ona güzel ve rûhâniyetli bir isim koyması ve iyi bir terbiye vermesidir.” (Beyhakî, Şuabu’l-îmân, VI, 401-402)

NAFAKA İLE İLGİLİ BENZER HABERLER