Mutlak Güzellik Var mıdır?

İMAN

Mutlak güzellik var mıdır? Mutlak güzellik kime ait bir vasıftır? Mutlak güzel olan kimdir?

“Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeme muhabbet ettim de bu kâinâtı yarattım.”[1] beyânında ifâde edilen gizli hazinenin en yüce vasıflarından biri de mutlak güzellik idi.

MUTLAK GÜZEL ALLAHʼTIR

Güzeller, kendilerini aynada görmek isterler. Kendi güzelliklerini görecek göz ve sevecek gönül ararlar. Mutlak güzel olan Cenâb-ı Hakkʼın, kâinâtı ve insanları yaratışındaki sır da böyledir. Cenâb-ı Hak, bu esrarlı, sonsuz ve idrâk ötesi güzelliğin gizli kalmasını arzu etmedi ve kâinâtı yarattı.

Bu yaratışta O’nun sonsuz güzellik ve nur deryasından bir damlacık, bu âleme ve toprağa nasîb oldu. Böylelikle toprak, diğer varlıklardan ayrı bir üstünlük ve meziyet kazandı. Öyle ki Allah Teâlâ, varlıkların en şereflisi olarak yarattığı insanı da topraktan halketti.

Bütün varlıkları ilâhî muhabbetle yaratan Allah -celle celâlühû-, onların her birini kendisinin sanat ve kemâline delil kıldı. İnsanın varlığı da, aşk ve muhabbetin kâmil bir tezâhürü oldu. Zira Hakk’ın gizli hazinesinden taşıp coşarak tezyin ettiği bu âlem ve topraktan murâd; yalnız alabildiğine engin yeşil kırlar, vâdiler, ulu sahrâlar ve dağlar değildir. Toprağın ve bütün mahlûkâtın yaratılışına vesîle olan aşk ve muhabbet menbaı, ilâhî sanat harikası ve kâinâtın özü olan insandır. Bu itibarla insanın mükerremliği, yaratılış gâyesini koruyabildiği nisbettedir.

Diğer taraftan, var oluş sebebi “muhabbet” olduğundan, her canlıda bu vasıf, fıtrî bir temâyül arz eder. Bir akrebin bile yavrularını sırtında taşıması, muhabbetin bir neticesidir. Ve bu temâyül, varlıkların en şereflisi olan insanda zirvededir.

Dipnot:

[1] Bkz. İ. Hakkı Bursevî, Kenz-i Mahfî; Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, II, 132.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Muhabbetteki Sır, Erkam Yayınları