Müslümanlar Servetlerinin Kaçta Kaçını Hayra Harcıyorlar?

HAYATIMIZ

Osmanlılar arkalarında, nesilden nesile intikal eden büyük eserler bıraktılar. Bugün ise dünya platformunda Müslümanlar servetlerinin acaba kaçta kaçını mukaddes mekânlara harcıyorlar?

Ben çok kazanayım da çok infak edeyim, diyenlere baktığımız zaman şunu da görüyoruz; servetlerinin acaba kaçta kaçını hayra harcıyorlar?

MÜSLÜMANLAR SERVETLERİNİN NE KADARINI HAYIR İÇİN HARCIYORLAR?

Bir hâtıra anlatayım:

Suudi Arabistan’da Kral Faysal zamanında Hac Veziri Hasan Kutbi Bey, rahmetli pederimizi ziyarete gelirdi. Ravza’nın inşaatı günlerinde o anlatmıştı. Pederimiz dediler ki:

“‒Elhamdülillah, Ravza ne güzel inkişâf ettiriliyor. Müslümanlar ne güzel, rahat ettirilecek.”

Hasan Kutbi Bey biraz durdu, düşündü, ardından da:

“‒En zor şey, parayı kullanabilmek...” dedi. “Ben bunun şahsen sıkıntısını yaşıyorum.” dedi. (Herhalde kendisinin petrol işleri de vardı.) “Ben paranın en iyi şekilde kullanımını Osmanlılarda gördüm.” dedi. “Onlar arkalarında, nesilden nesile intikal eden büyük eserler bıraktılar. Bugün ise dünya platformunda Müslümanlar servetlerinin acaba kaçta kaçını mukaddes mekânlara harcıyorlar?” dedi.

Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmede:

“Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe aslâ «birr»e (yani hayrın kemâl noktasına) eremezsiniz!..” (Âl-i İmrân, 92) buyuruyor.

Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem buyurur:

“Ey tüccar topluluğu! (Ne kadar dikkat etmeye çalışsanız da) muhakkak ki alışverişe yalan ve yemin bulaşır. Bunun için siz de ona (ihtiyaten) sadaka karıştırınız!” (Ahmed, IV, 6; Ebû Dâvûd, Büyû, 1/3326)

Rahmetli pederim Mûsâ Efendi, bana hayır ve zekât defterini gösterir;

“Şu sayfa zekâtım, şu sayfa da hayrâtımdır. Nefis dâimâ insanı aldatır. Az bir hayrı çok gibi gösterir. Bunun için muhakkak zekât ve hayrâtınızı ayrı ayrı yazın. Hayrâtınız da zekâtınızın -bilhassa zor zamanlarda- çok çok ötesine geçsin!” tavsiyesinde bulunurdu.

Zekâtımızı veriyoruz, tamam. Ama zekât, asgarî bir ölçüdür. Ben zekâtımı verdim, demekle bugün kurtulmak mümkün mü, bilmiyorum.

Allah Rasûlüʼnü seviyorsan, O nasıl yaşadıysa sen de Oʼnun gibi yaşamaya gayret edeceksin. Allah Rasûlü’nü seviyorsan, kıyâmette hem Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem hem de Oʼnun ashâbıyla beraber olmak istiyorsan; ibadet hayatın, iktisâdî hayatın, muâmelâtın Oʼnun ve Oʼnun yetiştirdiği ashâb-ı kirâmınki gibi olacak. Onların davranışları, bizim için fiilî kıstaslardır. Zira Cenâb-ı Hak bize davranışlarımızda O yüce Peygamberʼi emsâl almamızı emrediyor.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Andolsun ki, sizden Allâh’a ve âhiret gününe kavuşacağını uman ve Allâh’ı çok zikredenler için Rasûlullah’ta üsve-i hasene (en mükemmel bir örnek) vardır.” (el-Ahzâb, 21)

Allâhʼın bir rahmeti îcâbı olarak Kurʼân-ı Kerîm gibi Hazret-i Peygamber ve Oʼnun mübârek ashâbının davranışlarına dâir bilgiler de, Cenâb-ı Hakkʼın muhafazasıyla, bize kadar intikâl etmiş bulunmaktadır.

Diğer taraftan Allah Teâlâ, o yüce Peygamberʼini bir toplum içindeki en aciz fert olan yetim çocukluktan başlatarak, hayatın bütün kademelerinde en mükemmel davranış ölçüleri sergileyerek en yüksek makam olan devlet reisliğine kadar yükseltmiştir. Bu sebeple her insan, beşerî kademelerin hangi safhasında bulunursa bulunsun, o azîz Peygamberʼin kâ‘bına varılmaz davranış mükemmelliklerini örnek alıp imkânı nisbetinde tatbik etme yoluna gidebilir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Müslümanın Para ile İmtihanı, Erkam Yayınları