Müslüman Nasıl Yaşamalı?

Cemiyet Hayatımız

Müslüman hayatı nasıl yaşamalıdır?

Hazret-i Îsâ (a.s.) tebliğ için bâzı yahudîlerin yanına gitmişti. Yahudîler, ona kötü sözler sarf etmeye başladılar. O ise bunlara karşı iyilikle ve tatlı bir üslûpla konuştu.

Kendisine:

“–Onlar sana kötü söylüyor, sen ise hâlâ iyi söylüyorsun?” diyenlere de:

“–Herkes kendi metâını satar.” diye cevap verdi.

Yani insanın bütün davranış, hâl ve hareketleri, iç âleminin aynasıdır. Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmayacağı gibi, gönül âlemi berrak olmayan bir bedbahttan da güzel bir davranış beklemek beyhûdedir. Niyetleri karanlık olanların, yolları aydınlık olmaz. Her küp, içindekini sızdırır.

Bu itibarla kötülüğe kötülükle mukâbele etmek, ham insanların davranış şeklidir. Her hâlükârda iyilik yapabilmek ise, kişinin iç âleminin ulaştığı ulvî seviyeyi gösterir.

İnsanlara iyilik yapmanın da üç fazîlet derecesi vardır:

Birincisi, iyiliğe karşı iyiliktir. Yapılan bir iyiliğe en azından teşekkür etmek, insanın en tabiî vazîfesidir. Bundan daha değerlisi, iyiliğe daha büyük bir iyilikle karşılık vermektir.

İkincisi, karşılık beklemeden iyilik etmektir. Böyle davrananlar birinci basamaktakilerden daha üstün kimselerdir.

Üçüncüsü ve en değerlisi de kötülük edene iyilik etmektir. Zira her hayrın fazîleti, onun zorluğu nisbetindedir. Kötülüğüne mâruz kalınan birinin iyiliğini isteyebilmek, son derece zor bir iştir. Bunun içindir ki; “İyiliğe iyilik, her kişinin; kötülüğe iyilik ise er kişinin kârıdır.” denilmiştir.

MÜ'MİN NASIL OLMALIDIR?

Mevlânâ Hazretleri ne güzel buyurur:

“Suyun yüzlerce kerem ve ihtişâmı vardır ki; kirlileri kabul eder ve kirlerini temizler.”

Kâmil bir mü’min de, su gibi azîz ve deryâ gibi engin gönüllü olmalı, ne kadar nâhoş hâdiseyle karşılaşsa da rahmet tevzî eden olgun bir karakter sergilemelidir. Nezâket, zarâfet ve güzellikler yansıtan bir gönül berraklığına sahip olmalıdır.

Yine Hazret-i Mevlânâ; “Toprak gibi ol.” der. Toprak, kendisini ayakları altında çiğneyen bütün canlılara cömertçe ikram hâlindedir. Yine toprak, mahlûkâtın cürûfâtını temizler ve tekrar bütün canlılara temiz, leziz ve şifâlı gıdâlar hâlinde ikram eder.

Cenâb-ı Hak, hikmetlerinden nasîb almamız için, su ve toprak ile ne güzel bir misal sergilemiştir. Aslı su ve toprak olan insanoğlu için, bu varlıkların hikmetinde derinleşerek onların hasletlerini kazanabilmek, yüksek bir gönül ufku olmalıdır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 1, Erkam Yayınları