Mü'minlerin Âmelinin Ölçüsü

Tasavvuf

Kişi hayatından öncelik sırası olarak neye ehemmiyet veriyor ise kişiliği de o minvalde ölçülür. İşte Hz. Ömer'den -radıyallâhu anh- bir nasihat...

Kişinin ibadetlerinde, muâmelâtında, ahlâkında ve hayat nizâmında Allah ve Rasûlü’nün emirlerine riâyet hassâsiyeti yoksa, o kişinin mânevî bir terakkî beklemesi boşunadır. Bu hususta Hazret-i Ömer'in -radıyallâhu anh-verdiği şu ölçüleri hiçbir zaman hatırdan çıkarmamak îcâb eder:

“Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız;

–Konuştuğunda doğru söylüyor mu?

–Kendisine bir şey emânet edildiğinde, emânete riâyet ediyor mu?

–Dünya ile meşgul olurken helâl-haram hassâsiyetini gözetiyor mu? İşte bunlara bakınız.”

İslâm, muâmelâta son derece ehemmiyet vermiş ve insanlar arası münâsebetleri, birtakım temel kâideler ışığında bütün teferruâtıyla tanzim etmiştir. Bir müslüman, ferdî hayâtını İslâm’a göre yaşamak mecbûriyetinde olduğu gibi ictimâî hayâtını, yâni diğer insanlarla muâmelelerini de Allâh’ın emirlerine uygun tarzda düzenlemek zorundadır. Yâni İslâm’ı hayâtının her safhasına hâkim kılmalıdır. Buna muvaffak olamayan bir kimse, sâlih bir mü’min kıvamına ulaşamaz. Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

“Kötü muâmele sâhibi olan kimse cennete giremez.” (Tirmizi, Birr, 29/1946)

Zîrâ gerçek mânâda ve lâyıkıyla kılınan namazların ve tutulan oruçların, kulu her türlü kötülüklerden alıkoyacağı, ilâhî bir hakîkat ve müjdedir. Lâkin nefsini ıslâha çalışmayan, ahlâkını ve davranışlarını güzelleştirmeyen bir mü’minin yaptığı ibâdetlerde feyz ve rûhâniyet olmayacağı için, onu kötülüklerden ve yanlışlıklardan koruyamaz.

Kaynak: osmannuritopbas.com