Mü'minler Bir Vücut Gibidir

Cemiyet Hayatımız

Mü'minlerin bir vücut gibi olduklarını anlatan hadisler ve ayet-i kerimeler...

Allah-u Teâlâ buyuruyor: Hak Teâlâ Hazretleri Hucurât sûresinde:

“Mü’minler ancak kardeştirler. Onun için (her hangi bir anlaşmazlıkta) kardeşlerinizin arasını düzeltiniz ve Allah’tan korkun ki, rahmete şâyân olasınız..” (Hucurât sûresi /10) buyurmuştur.

Gerçekten mü’minler bir köke, bir asla bağlıdırlar ki, o da ebedî hayâtı tahakkuk ettiren îmândır.

Mü’minlerin haklarını korumak ve menfaatlarını gözetmekteki din kardeşliğinizi Allah’tan korkarak yapın! Kardeşlik olan yerde şefkat ve merhamet vardır.

Bir kul kendi şahsı için arzuladığı şeyleri mü’min kardeşleri için de arzulamazsa, îmânı kemâle ermiş sayılmaz. Nitekim; Rasûlullah -sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor:

“Sizden herhangi biriniz şahsı için arzuladıklarını mü’min kardeşleri için de arzulamadıkça, îmân etmiş olmaz.”

Diğer bir hadîs-i şerifte:

“Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek îmândan bir cüzdür.” buyurulmuştur.

Şu halde, şer’i şerîf’e uygun şekilde birbirlerine acımak, birbirlerini sevmek, birbirleriyle yardımlaşmak, İslâmiyet’in haklarını korumak ve Dîn-i Muhammedî’yi mecdine ulaştırmak, bütün müslümanların üzerine vâcibdir. Ve bu bakımdan bütün mü’minler tek kişi, tek vücûd gibidirler.

Resûl-i Ekrem -sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem- Efendimiz şu hadîs-i şeriflerinde bunu ne güzel ifâde buyurmuşlardır:

“Birbirlerine acımakta, birbirlerini sevmekte ve birbirlerine şefkat göstermekte, mü’minlerin bir vücud gibi olduklarını görürsün!.. (Bu vücûdun) bir uzvu muzdarip olduğu takdirde diğer kısımları da uykuyu kaybedip ateşler içinde onun ızdırâbmı duyarlar.”

“Mü’minler, birbirlerine kenetlenmiş (cüzlerden meydana gelmiş) bir bina gibidirler.”

“Mü’min (Allah için) sever ve sevilir. Sevmeyen ve sevilmeyen kimsede hayır yoktur.”

“Mü’min, kardeşiyle çok, kendi başına azdır.”

“Nefsimi yed-i kudretinde tutan Cenâb-ı Allah’a yemin ederim ki, îmân etmedikçe cennete giremezsiniz. Ve birbirlerinizi sevmedikçe de (kâmil) mü’min olamazsınız. Size bir şey söyleyeyim; onu yaptığınız takdirde sevişirsiniz. Aranızda selâmı yayınız!” buyuruluyor.

Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bizleri diğer taraftan Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin şu hadîs-i kudsîleriyle müjdeliyor:

“Benim için sevişenlere, benim için ziyâretleşenlere, benim için birbirlerine ikramda bulunanlara ve benim için birbirlerine îtimâd edip dost olanlara, benim de muhabbetim tahakkuk etmiştir.”

Şüphesiz ki, dînî bağlılık, temeli toprak olan ailevî akrabalıktan daha kuvvetlidir.

Dîne hizmet etmek ancak ve ancak bütün İslâm alemindeki müslümanların aynı gaye etrafında birleşip aynı duygularla ümmet-i İslâm’ı ve şeriatlarını her türlü tehlikeden korumak ve zafere ulaştırmakla mümkündür.

Hazret-i Ömer -radıyallahu anh- şöyle buyuruyor:

“Gece kâim, gündüz sâim olan, malını mülkünü tasadduk eden ve harplerde kahramanca çarpışan bir kimse, eğer sevdiğini Allah için sevmiyor ve buğz ettiğine de Allah için buğz etmiyor ise, yaptıklarından hiç bir fayda göremez.”

Müslümanlar kendi aralarında Allahu Teâlâ’nın emrettiği şekilde birleşmiyor ve Allah’ın gösterdiği yolun hâricinde bir yol tâkib ediyorlarsa, Allah muhafaza buyursun, zilletin çukuruna yuvarlanmışlar demektir.

Bu takdirde dinlerinin düşmanlarına boyun eğmek, onların kabzasına düşmek ve istibdâdları altında yaşamak mecburiyetinde kalırlar.

Kaynak: Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Musahabe-1, Erkam Yayınları