Mü'minin Gönül Ufku

Cemiyet Hayatımız

Her dünyaya gelen, vakti, saati, sayılı nefesleri tamamlandıktan sonra ebedî hayata intikal edecektir. Ne mutlu o kimseye ki, hayatını Hak yolunda ifâ etmiş ve yüzünün akıyla âhirete göçmüştür...

Ensâr-ı Kirâm, bir gün kendi aralarında:

“–Daha ne zamana kadar bu kuyulardan su çekmeye devam edeceğiz? Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e varsak da bizim için Allah Teâlâ’ya duâ ediverseler; Cenâb-ı Hak da bizim için şu dağlardan pınarlar fışkırtsa!” dediler. Bu düşüncelerle, Efendimiz’in huzûr-i âlîlerine geldiler. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onları gördüklerinde:

“–Merhaba, hoş geldiniz! Bir ihtiyaç sebebiyle mi geldiniz?” buyurdular. Onlar da:

“–Evet yâ Rasûlâllah!” dediler.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Bugün benden ne isterseniz size mutlakâ verilecek! Ben Cenâb-ı Hak’tan ne istediysem onu mutlakâ bana vermiştir.” buyurdular.

Ensâr-ı Kirâm bulunmaz bir fırsat yakaladıklarını anlayıp birbirlerine baktılar ve kendi aralarında:

“–Dünyayı mı istiyorsunuz! (Ne kadar basit bir şeyin peşine düşmüşsünüz!) Siz asıl âhireti isteyin!” dediler. Sonra da:

“–Yâ Rasûlâllah! Allah Teâlâ’ya, bizi mağfiret eylemesi için duâ edin!” dediler. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“‒Allâh’ım! Ensâr’ı, Ensâr’ın çocuklarını, Ensâr’ın çocuklarının çocuklarını mağfiret eyle!” diye duâ buyurdular.

Ensâr-ı Kirâm, Efendimizʼden bu duâsını Ensâr dışından aldıkları zevce ve gelinlerinden dünyaya gelen evlâtlarına ve hattâ âzâd ettikleri kölelerine kadar genişletmesini istediler. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, onların bu talebine de icâbet buyurdular. (Bkz. Ahmed, III, 213, 139; Hâkim, IV, 90/6975; Heysemî, X, 40)

GÖNÜL UFKUMUZ

İşte bir müʼminin gönül ufku böyle olmalıdır. Yani ashâb-ı kirâm gibi, öncelikle fânî olan dünyayı değil, bâkî olan ukbâyı tercih etmelidir. Dünyada birtakım zahmetlere Allah için katlanıp âhiret saâdetini hedeflemelidir. Yine sahâbe misâli yüksek bir mesʼûliyet duygusuyla, yalnızca kendi kurtuluşunu değil, nesillerinin ve ümmet-i Muhammedʼin de kurtuluşunu dileyip bu hususta fedakârca gayret göstermelidir.

Rahmete vesîle olması ümîdiyle, vefatının 16. yılında merhum pederim Mûsâ Efendiʼnin şu ifâdeleriyle sözlerimize son verelim:

“Her dünyaya gelen, vakti, saati, sayılı nefesleri tamamlandıktan sonra ebedî hayata intikal edecektir. Ne mutlu o kimseye ki, hayatını Hak yolunda ifâ etmiş ve yüzünün akıyla âhirete göçmüştür…” [1]

Cenâb-ı Hak cümlemize, rızâsı yolunda ifnâ edilen bereketli bir ömür, ebedî saâdet müjdeleriyle gelen bir son nefes ve Cemâlullâhʼı temâşâ bayramıyla taçlanan bir Cennet hayatını lûtf u keremiyle ihsân eylesin. Âmîn!..


[1]“Vasiyetlerinden…”, Altınoluk, sayı: 162, s. 20, Ağustos 1999.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Temmuz 2015, 353. Sayı