Mü’minin Gönül Dünyasını Bulandıracak Ve Kalbini Öldürecek En Büyük Zehirlerden Biri

İbadet Hayatımız

Bir mü’minin gönül dünyasını bulandıracak ve kalbini öldürecek en büyük zehirlerden biri nedir? Müslüman Allah'ı (c.c) razı etmek adına nelere dikkat etmelidir?

Bir mü’minin gönül dünyasını bulandıracak ve kalbini öldürecek en büyük zehirlerden biri, haram lokma ve şüpheli kazançlardır.

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin!

Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hâkimlere (idarecilere veya mahkeme hâkimlerine) vermeyin!” (el-Bakara, 188)

Bir mü’min, kul hakkından şiddetle sakınmalıdır. Kul hakkı, cennete girme yasağıdır.

Muhammed bin Cahş -radıyallâhu anh- anlatıyor:

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanında oturuyorduk. Başını semâya kaldırdı, sonra elini alnına koyup;

“–Sübhânallah! Ne kadar ağır bir hüküm indirildi!” buyurdu.

Biz çok korktuk ve sükût ettik.

Ertesi gün;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! O indirilen ağır hüküm ne idi?” diye sordum.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“–Nefsim kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki;

  • Bir kişi Allah yolunda öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, sonra diriltilip tekrar öldürülse, üzerinde bir borç varsa, borcu ödeninceye kadar cennete giremez. (Nesâî, Büyû, 98/4681)

O hâlde, borçlanmış ve ödeyemez hâle gelmiş bir mü’min ne yapmalıdır?

Böyle bir durumdaki bir mü’min; hayat şartlarını ve harcamalarını asgarî seviyede tutmalı ve artırdığı her türlü imkânıyla, borcunu ödeme gayretini sürdürmelidir.

Eğer bu samimiyeti gösterirse, Allah iki cihanda o kuluna yardım eder. Ya borçlarını ödemesini mümkün kılar yahut alacaklılarının âhirette haklarını helâl etmesine yardım eder.

Bu sebeple;

  • Kul hakkına girmemek için âzamî gayret etmelidir.
  • Eğer bir kul hakkına girmişsek ve o şahsı biliyor, tanıyorsak, derhâl onunla helâlleşmeliyiz, hakkı hak sahibine hemen teslim etmeliyiz. Hak sahibi vefât etmişse, maddî bir hak varsa, vârisine hakkı teslim etmeliyiz.

EY İNSANLAR! KİMİN ÜZERİNE GEÇMİŞ BİR HAK VARSA ONU HEMEN ÖDESİN

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur:

“Ey insanlar! Kimin üzerine geçmiş bir hak varsa onu hemen ödesin; «Dünyada rezil rüsvâ olurum.» diye düşünmesin! İyi biliniz ki dünya rüsvâlığı âhirettekinin yanında pek hafiftir.” (İbn-i Esîr, el-Kâmil, II, 319)

Fahr-i Kâinât Efendimiz; ümmete bizzat örnek olmak için, bu tâlimâtı kendileri de vefatlarından önce ashâbına şöyle îlânda bulunarak tatbik etmişlerdir:

“Nihayet ben de sizin gibi bir insanım. Aranızda bazı kimselerin hakları geçmiş olabilir.

(Arkasındaki ridâyı atarak;)

«–Kimin sırtına vurmuşsam, işte sırtım; gelsin vursun!

Kimin malını sehven almışsam, işte malım; gelsin alsın!»” (Ahmed, III, 400)

Kul hakkı o kadar hassas bir meseledir ki, nice kul hakkına girmişizdir de bundan haberdar bile olmamışızdır.

  • Belki bir kardeşimize asık suratlı davranarak kul hakkına girdik, fakat farkına varmadık…
  • Belki trafikte haksız bir sollama ve benzeri bir davranışımızla hakka girdik…
  • Bir komşumuza ya yemek kokusuyla, camdan silkelediğimiz bir örtünün kiriyle yahut gürültüyle eziyet verdik…
  • Belki gıybetini yaparak hakkına girdiğimiz şahıs vefât etti ve ondan özür dileme imkânımız kalmadı…

Daha nice misaller verilebilir.

Bu tür meçhul kul hakları karşısında yapılacak olan şudur:

Bu şahısları bulup helâlleşmek mümkün olmadığı için, onlar adına bol bol sadaka vermeli, onlar hakkında bol bol hayır-duâ etmeli ve kendimiz için de bol bol istiğfâra devam etmeliyiz.

Kul hakkı sadece maddî meselelerde olmaz:

  • Allâh’ın kullarını istihfâf ve istihkâr etmek de büyük bir kul hakkıdır.
  • Gıybet ve dedikodu büyük bir kul hakkıdır.

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“İnsanları arkadan çekiştirip kaş-göz işaretiyle eğlenmeyi âdet hâline getirenlerin vay hâline!” (el-Hümeze, 1)

  • Hattâ şaka diye yapılan bazı kabalıklar da gönül kırıcı olabilmektedir. Şakanın da kırıcı olmaması lâzımdır. «Latîfe, latif gerek!» denilmiştir. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; Hendek Harbi’nde, silâh ile yapılan şakalaşmayı men etmiştir.

Unutmamalıyız ki;

Rabbimiz; Zâtına karşı işlenen günahları daha kul dünyada iken, şehidlik ve benzeri çeşitli vesilelerle affedebilir. Ancak kul hakkı bunun dışındadır. Eğer bir hak, dünyada iken çözülmemişse hesabı mutlaka âhirete kalacaktır.

Rabbimiz, yüce huzûruna; kul hakları husûsunda helâlleşmiş, kalb-i selîme nâil olmuş, musaffâ ve selîm kalpler ile ve tezkiye olmuş nefisler ile varabilmemizi nasip ve müyesser eylesin!.. Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Eylül, Sayı: 199