Mü'mine Seviye Kazandıran Şeyler

Tasavvuf

Hakkʼa yakınlık ve Oʼnunla dostluk iklîmine girebilmenin ilk şartı, ilâhî hükümlere cân u gönülden, tam bir samîmiyet ve teslîmiyetle itaat etmektir.

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri buyurur:

“Müslüman olmak, şer’î ahkâma bağlanmak, takvâya riâyet, güç yettiğince ruhsatlardan kaçınıp azîmete meyletmek, bütünüyle nur, safâ ve rahmettir. Bütün bunlar, velâyet derecelerine ve yüce makamlara ulaşma vâsıtalarıdır. Evliyâullah, bu sıfatların terbiyesi ile velîlik makâmına ulaşırlar.”

Hakkʼa yakınlık ve Oʼnunla dostluk iklîmine girebilmenin ilk şartı, ilâhî hükümlere cân u gönülden, tam bir samîmiyet ve teslîmiyetle itaat etmektir. Kurʼân ve onun şerhi demek olan Sünnetʼi hayatının her safhasına hâkim kılmadan, ilâhî teklifleri en yüksek ölçüler içerisinde yaşamaya dâir azim, kararlılık ve gayret göstermeden; dînin emirlerini ruhsat ve fetvâ seviyesinde değil, azîmet ve takvâ ölçüsünde tatbik etmeden, Allah sevgisini ve korkusunu hayat pusulası edinmeden, Hakkʼın dostluk dergâhına dâhil olunamaz.

Bu hususta müʼminin maddî nesebi veya mânevî mensûbiyeti de bir değer ifâde etmez. Kula mânen seviye kazandıracak olan, ancak onun îmânı, takvâsı ve bunlar muktezâsınca yapması lâzım gelen sâlih amelleridir. Bu yolda kimin istek, gayret ve hizmeti daha çoksa, o daha fazla mesâfe alır. Nitekim âyet-i kerîmede:

“Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (en-Necm, 39) buyrulmuştur.

Bütün muvaffakıyetlerin sabır ve sebatla sa‘y ü gayretten geçtiğini ifâde sadedinde de; “Takdîr-i ezel, gayrete âşıktır.” denilmiştir. Rabbimiz’in lûtuf, ihsan ve ikrâmı, dâimâ rızâsı yolunda sağlam bir irâde ve sabırla gayret gösteren samimî kulları üzerindedir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013