Mü'min Suresi 20. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Mü'min Suresi 20. ayeti ne anlatıyor? Mü'min Suresi 20. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Mü'min Suresi 20. Ayetinin Arapçası:

وَاللّٰهُ يَقْض۪ي بِالْحَقِّۜ وَالَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِه۪ لَا يَقْضُونَ بِشَيْءٍۜ اِنَّ اللّٰهَ هُوَ السَّم۪يعُ الْبَص۪يرُ۟

Mü'min Suresi 20. Ayetinin Meali (Anlamı):

Allah, hak ve adâletle hüküm verir. Onların Allah’tan başka yalvardıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, evet O, her şeyi hakkiyle işiten, hakkiyle görendir.

Mü'min Suresi 20. Ayetinin Tefsiri:

“Gözlerin hâince bakışı”ndan maksat, Allah’ın bakılmasını haram kıldığı şeylere bakmaktır. Âşıkların hâince bakışları, sevgilileri dışındaki bir varlığı güzel görmeleri ve sevgili dışındakilere bakmalarından ibarettir.

Bu mânada şâir der ki:

“Şayet gözüm senden başkasını güzel bulursa,

Onu cezalandırmasını emrederim gözyaşlarıma.”

 “Kalplerin gizledikleri” ise insanın içinden geçirdiği, düşündüğü ve belki niyetlendiği, fakat çeşitli sebeplerle fiiliyata dökmediği veya dökemediği niyet ve düşünceleridir. Gözün hâince bakışı en gizli amel, kalplerin gizlediği de en gizli his ve düşüncedir. Bunları bilen Allah, şüphesiz diğer niyet ve amelleri elbette bilir, hiçbir şey O’nun ilmi dışında kalmaz.

Ebû Muhammed Tüsterî (k.s.)’in şu tespiti pek güzeldir:

“Allah Teâlâ, niyetin kıblesidir. Niyet, kalbin kıblesidir. Kalb, bedenin kıblesidir. Beden, azaların kıblesidir. Azalar, dünyanın kıblesidir.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 254)

Unutmamak gerekir ki, kalplerde gizli tutulan düşünce ve niyetlerin, amellerin makbûliyeti ve keyfiyeti bakımından büyük ehemmiyeti vardır. Bunlar binanın temelleri mesâbesindedir. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’in bu hususta çok önemli açıklamaları vardır. Bu beyânlara göre;

    Ameller niyetlere göre değerlendirilir. (bk. Buhâri, İman 41)

    Bir kimse hayırlı bir işe niyet etmekle birlikte herhangi bir mâni sebebiyle bunu yapamasa bile yine de Allah ona sevap yazacaktır. (bk. Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 63)

    Buna karşılık insan, içinden bir kötülük yapmayı düşünmek, hatta kesin karar vermekle birlikte, düşünce ve niyetini fiiliyata dökemese bundan dolayı günahkâr sayılmayacaktır. (bk. Müslim, İman 201, 203, 204) Hatta bu kötü fiilden vazgeçmenin arkasında Allah korkusu, insan sevgisi, pişmanlık duyup günah işlemekten sakınma gibi müspet sâikler varsa, iyi bir sebeple ondan vazgeçtiği için sevap bile kazanır.

Bu bakımdan, kalplerin sakladığı en gizli şeyleri bile bilmesi, bir yandan hiçbir kötülüğün karşılıksız bırakılmayacağı yönünde bir uyarı içerirken, bir yandan da mü’minlere, en gizli bir iyiliğin, hatta kalplerdeki bir niyetin dahi Allah katında büyük bir karşılık göreceği yönünde bir müjde vermektedir.

Allah Teâlâ, kullarının düşünce, niyet ve amelleri hakkında en yüksek hak ve adâlet ölçülerine göre hüküm verir. Bunda şüphe yoktur. Bu hususlarda Allah’tan başka kimsenin herhangi bir hüküm verme hakkı yoktur. Allah dünyada insan hayatını tanzim edici en doğru kanun ve yasaları bildirmiştir, âhirette de bu kanunlar istikâmetinde adil bir yargılama yapacaktır. O’nun dışında hiç kimsenin böyle bir hak ve yetkisi yoktur. O halde insanlar, Allah’ın dışında gönül bağladıkları şeyleri bırakıp, sadece Allah’a, O’nun Peygamberi’ne ve kitabına sarılmalıdırlar. Yapılacak en mühim işin bu olduğunu görmek için:

Mü'min Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Mü'min Suresi 20. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...