Muhabbet Tohumları Kuruyan Gönüller İlahi Aşkla Nasıl Dirilir?

İHSAN

Kuruyan gönüller ilahi aşkla nasıl yeniden can bulur ve muhabbet tohumları hangi ibadet ve tefekkürle yeşerir?

Muhabbet tohumlarının yeşermediği gönüller, hazan mevsiminden kurtulamazlar. Hodgâm duyguların esâreti altında, rûhânî duyguların bir nevî cenâzesini taşırlar. Rûhâniyet iklimlerinde, ilâhî menbâdan feyizlenen muhabbetler ise, binbir râyiha ile meltemlenen cennet bahçelerinin çiçekleri gibidir. Onun zaman zaman yaprakları dökülse, çiçekleri solsa bile, o yine de baharların tebessümü ile feyz ü bereket ve neşv ü nemâ bulur.

KURUYAN GÖNÜLLER İLAHİ AŞKLA NASIL YENİDEN CAN BULUR?

Muhabbetin kaynağı olan ilâhî muhabbeti idrâk edenler, her varlık ile dost olabilirler. Yani Hâlık’ın nazarıyla mahlûkâta bakabilme istîdâdı kazanırlar. Bu zirveye nâil olan bütün Hak dostları, cümle nefsânî lezzetleri ifnâ ederek gerçek lezzetin mârifetullah ve muhabbetullah olduğunun idrâki içinde yaşarlar.

Hadîs-i kudsîde şöyle buyrulmuştur:

“…Ku­lum, ken­di­si­ne em­ret­ti­ğim farz­lar­dan da­ha se­vim­li bir şey­le Ba­na ya­kın­lık sağ­la­ya­maz. Ku­lum Ba­na (farz­la­ra ilâ­ve­ten iş­le­di­ği) nâ­fi­le ibadet­ler­le de dur­ma­dan yak­la­şır; ni­hâ­yet Ben onu se­ve­rim. Ku­lu­mu se­vin­ce de Ben (âde­ta) onun işi­ten ku­la­ğı, gö­ren gö­zü, tu­tan eli ve yü­rü­yen aya­ğı olu­rum…” (Bu­hâ­rî, Ri­kāk, 38)

Bu kalbî zirve, dünyamızdaki dağ zirveleri gibi nâdirattandır. Bu ilâhî feyz ve rûhâniyeti, şahsiyetine ve tefekkürüne hâkim kılabilenler, sıradan bir insan olmaktan kurtulurlar. Böyle kimseler, varlıklarla bambaşka bir sûrette mükâleme ederler. Yeter ki kalp, o varlıkların lisânına âşinâ olabilsin!

Nâzenin bir çiçekten, feryâd hâlindeki bir bülbülden, çağlayan bir dereden, işitebilenler için ne değişik terennümler gelir! Seherler, ne destanlar anlatır! Duyabilenler için, rüzgârlar kim bilir kaç bâd-ı sabânın meltemlerini yansıtır!

Gönlü aşk ve muhabbetle dolu olan kâmil mü’minler, bu cihandaki ilâhî hikmet ve esrâr akışlarını ibretle seyre dalabilenlerdir. Sergilenen bunca ilâhî esrâr ve sanat hârikalarını görüp de Hakk’a muhabbetin yakıcı terennümleriyle duygulanmamak, selîm bir idrâk ve diri bir kalp için hiç mümkün müdür?

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları