Müfsit - Müfsid Nedir?

NE NEDİR?

Müfsit / Müfsid nedir, ne anlama gelir? Örneklerle müfsit / Müfsid kavramı.

Bir ibadeti bozan veya bir muâmeleyi sakatlayan fiil veya eksikliğe “müfsit” denir. Fesat kökünden ism-i fâildir. Sıhhat, fesat ve butlan birbiriyle ilgisi olan terimlerdir. Sahîh, fasit ve bâtıl ayırımı, bir kimsenin yaptığı fiiller için, şer’an gerekli olan rükün ve şartları taşıyıp taşımamasına göre yapılan bir nitelendirmedir. Kendisine birtakım hükümler bağlanan meşru fiiller ya ibadet, ya da muameleler kabilinden olur. Şâri’, bu fiiller için birtakım rükünler ve şartlar koymuştur.

İşte, ister ibadetlerden, ister muamelelerden olsun, şer’an belirlenmiş olan rükun ve şartlarına uygun olarak yapılan ibadet veya muameleye “sahih” denir. “Muteber”, “câiz”, veya “geçerli” terimleri de aynı anlamı ifade eder.

İbadetlerde fasit ve batıl aynı anlamda kullanılır. Rükün veya şartlarından birisi eksik olan ibadet “batıl” veya “fasit” olur. Bunun için “gayri sahih” veya “muteber değildir”, “geçerli değildir” gibi ifadeler de kullanılabilir. Meselâ, secdesiz bir namazda rükün; abdestsiz kılınan bir namazda şart eksik olduğu için namaz fasit olur, yani namazın yeniden kılınması gerekir. Bu konuda mezheplerin görüş birliği vardır.

Çoğu İslâm hukukçularına göre; ibadetlerde olduğu gibi, muamelelerde de fasit ve batıl eşanlamlıdır. Eksiklik akdin ister rükünlerinde olsun, isterse şartlarında bulunsun sonuç değişmez. Meselâ, akıl hastasının yapacağı satım akdi veya bedeli ödeme tarihi belirlenmeksizin yapılacak veresiye satış, hukuki bir sonuç doğurmaz. Bu akde, “batıl” denebileceği gibi “fasit” de denir.

Hanefîlere göre, muamelât konularında fasitle batıl farklı anlamda kullanılır. Akdin icap, kabul ve konu gibi ana unsurlarındaki bir eksiklik, akdi batıl kılarken, eksiklik, akdin rüknüne ilişkin olmaksızın, diğer şartlardan birisinde olsa, akit fasit olur. Rükünleri ve esas unsurları mevcut olduğu için, böyle bir akde bazı sonuçlar bağlanır. Meselâ, taraflarca bilinmeyen bir bedel karşılığında yapılan satış akdi, fasit bir şart taşıyan satış sözleşmesi ve şahitsiz nikah akdi birer fasit hukuki muameledir. Hanefîler bunlara “batıl” demezler ve birtakım hukukî sonuçlar bağlarlar. Meselâ, fasit bir satış akdinde, alıcı satıcının açık veya kapalı muvâfakatı ile satış konusu malı teslim almış ise, bu mal üzerinde müşteri lehine mülkiyet hakkı sabit olur, fakat müşterinin bu maldan yararlanması -akitteki eksiklik giderilip akit sahih hale dönüşmedikçe- helâl olmaz. Fasit bir nikah akdinde, eğer zifaf meydana gelmişse, kadın mehre hak kazanır, ayrıldığı zaman iddet beklemesi gerekir ve doğacak çocuğun nesebi sabit olur. Ancak nikâh akdi sahih hale dönüşmedikçe, tarafların bu nikâhla karı koca hayatı yaşamaları helâl olmaz, nafaka gerekmez ve taraflar arasında mirasçılık cereyan etmez.[1]

Dipnot:

[1]
Serahsî, Mebsût, XIII, 8 vd.; Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâyi, V, 169, 174, 234, 300-304; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, V, 137, 186. 222 vd.; Hamdi Döndüren, İslam Hukukuna Göre Alım Satımda Kâr Hadleri, s.101-103; Delilleriyle İslam Hukuku, İstanbul 1983, s.250 vd.; Ebû Zehra, age, s 47 vd; Şa’ban, age, s, 232 vd.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları