Muallakât-ı Seb’a Ne Demek?

NE NEDİR?

Muallakât-ı Seb’a nedir, ne anlama gelir?

Asr-ı Saâdet’e yakın zamanlarda belâgat, Araplar arasın­da yüksek dalgalarla çalkalanan bir derya gibi coşmuştu. Kabileler arasında be­lagat yarışları meydan almış, arkadaşlarına üstün gelen şâirlerin manzumeleri altın suyu ile yazılarak Kâbe-i Muazzama’nın duvarlarına asılmış, beşerî kemâlâtın en güzîdelerinden olan fesâhat ve belâğat, kabileler arasın­da övünç kaynağı hâline gelmişti. Ukâz panayırında büyük bir edebî mahfilde okunarak alkışlanan bir kısım kasideler zamanımıza kadar gelmiştir. Bunlara Muallakât-ı Seb’a denir. Yani Kâbe’ye asılan yedi şiir. Bunların ne büyük bi­rer belâgat âbidesi olduğu malûmdur. Araplar arasında fesâhat ve belâgatin bu derece terakkî etmesi, benzeri asla görülmemiş olan edebî bir mucizenin zuhûruna bir mukaddime yani Kur’ân’ın inmesine hazırlık demekti.[1]

Kur’ân-ı Kerîm nâzil olmaya başlayınca bu meşhur şairler onun edebî yönüne hayran kaldılar ve kendi şiirlerinden utandılar. Bunlardan İmriü’l-Kays’ın Kâbe duvarında ilk sırada duran şiiri, yine şâir olan kızkardeşi tarafından indirildi.[2]

Dipnot:

[1] Ömer Nasûhi Bilmen, Büyük Tefsir Tarihi, I, 39-40. [2] Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ, İstanbul 1976, I, 83.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Mescid-i Haram’dan 111 Hatıra, Erkam Yayınları