Mirzâ Mazhar Cân-ı Cânân Hazretleri’nin Sözleri

Abidevi Şahsiyetler

Hindistanlı mutasavvıf, Mirzâ Mazhar Cân-ı Cânân Hazretleri’nden hikmetli sözler.

Mirzâ Mazhar Cân-ı Cânân Hazretleri’nin hikmetli sözleri...

“Bir mü’min, kulluk vazifelerini yerine getirmenin gayreti için­de olmalıdır. Dâimâ ölüme hazır bulunmalıdır. Mü’min, gönül dünyasında bütün nefsânî arzuları bertaraf edince, ölüm ona ilâhî bir hediye olarak gelir. Zira onun bu hâli Cenâb-ı Hakk’a ve Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e kavuşmaya vesîledir.”[1]

“Her amelin bir keyfiyeti vardır. Namaz, bütün keyfiyetleri kendisinde toplamıştır. O, Kur’ân-ı Kerîm tilâveti, tesbîhât, salevât-ı şerîfe ve istiğfar gibi zikirlerin nurlarını ihtivâ eder. Eğer namazın edepleri hakkıyla yerine getirilirse, Asr-ı Saâdet’in hâllerine benzeyen en sağlam ve doğru hâller namazda hâsıl olur.”[2]

“Ramazân-ı Şerîf, zikirle uyanık olarak geçirilirse, senenin ka­lan kısmında da bu güzel hâl devam eder. Eğer bu ayda bir kusur ve gevşeklik olursa, bunun izi bütün sene boyunca görülür.”[3]

“Allâh’ın makbûl ve sevgili kullarını sevmek, Cenâb-ı Hakk’a yaklaşmanın en kuvvetli sebebidir.”[4]

“Bu yolda olanlar, çok amel işleseler de kibir sıfatı­nın kendilerinde bulunmasından korkarlar. Kendilerini kusurlu görüp devamlı istiğfâr ederler. Küçük günahı büyük, az nîmeti çok görür; devamlı şükre ve rızâya sarılırlar.[5]

“Vakitleri, zâhirî amelleri îfâ ederek mâmûr hâle getirmek gerekir. Zira amel-i sâlihlerin nûru, kalbin derli toplu olarak devamlı zikir hâ­linde bulunmasına, huzur ve âgâhlığa sebeptir.”[6]

“Hadis ilmi; tefsir, fıkıh ve tasavvufun inceliklerini ihtivâ eder. Bu ilmin bereketleriyle îman nûru artar. Bu sâyede sâlih ameller işlemek ve güzel ahlâk hâsıl olur.”[7]

Dipnotlar:

[1] Abdullah Dehlevî, Makāmât-ı Mazhariyye, s. 43. [2] Abdullah Dehlevî, a.g.e, s. 73. [3] Abdullah Dehlevî, Makāmât-ı Mazhariyye, s. 73-74. [4] Abdullah Dehlevî, a.g.e, s. 43. [5] Abdullah Dehlevî, a.g.e, s. 49. [6] Abdullah Dehlevî, a.g.e, s. 50. [7] Abdullah Dehlevî, a.g.e, s. 52.