Miraç'ın İdraki Her Şeyi Değiştirir

İbadet Hayatımız

Ümmet-i Muhammed miraç ile büyük ayrıcalıklar kazanmıştır. Miraç insan-ı kâmile ulaştıran merdivendir. Miraç, mümini sıradan ve mekanik ibadet rutininden çıkarıp, kurbiyet âlemine ulaştırır. Miraç'ın idraki her şeyi değiştirir. Çünkü insan varlığını aydınlatan şey, miraçtır.

Resulullah Efendimiz (s.a.v.) müminlere Miraç hediyesini, secde ihsanını, Fatiha-i şerife anahtarını, teslimiyet erdemini, esmaü’l hüsna hazinesini, sünnet-i seniyye cevherini ve Allah’ın en yüce lütfu olan “ahlak-ı Muhammedî” ile ahlaklanma şerefini bahşetmiştir. Bunlar İslam’ın nurudur ve ümmet-i Muhammed bundan istifade eder. Bu güzellik mübarek Mevlid kandili, Regaib kandili, Miraç kandili, Berat kandili, Kadir gecesi gibi mübarek gecelerde haşmetiyle parıldar. Bu geceler, Cenab-ı Allah’tan ümmet-i Muhammed’e huzura, saadete, selamete ve ebedî mutluluğa ulaştıran birer davettirler.

NAMAZIN SIRADAN BİR İBADET OLDUĞU FİKRİNDEN KURTULMALIYIZ

Günümüzde namaz ile miracın, Miraç ile insan hayatının, hayat ile namazın bir bağı kalmamış. Dolayısıyla, günümüz insanı Miraç hadisesinin getirilerine çok muhtaçtır. Ümmet-i Muhammed’in en büyük mirasından hissedar olabilmek için ibadet ile olan münasebetimizi yeniden kurmalıyız. Allah’a ve O’nun Habibine olan muhabbetimizi namaza katmalıyız. Allah’a olan aşkımızı, İslam’a, Kuran-ı Kerim’e ve O’nun yarattıklarına hizmet ederek ispatlamalıyız. Namazın sıradan bir ibadet olduğu fikrinden kurtulmalıyız. Namaz ibadetini Miraç'tan ayıramayız. Namaz sadece vazifeden ibaret değildir, namaz kişinin Allah’ın huzuruna varmayı kutladığı bir ilham kaynağıdır. Namaz Yüce Yaratıcıyla kurbiyet kurmaktır; bize O’nu anlama, O’na ulaşma, O’nu görme, O’nunla muhabbet etme ve O’nunla bir olma fırsatı verir. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) âlemlere rahmet olduğunu, varlığın sebebi olduğunu, kulların mücevheri olduğunu, Habibullah olduğunu bilip namazı Miraç'tan ayırmaktan arınmalıyız. Allah ile olan bu muhabbeti hayatımızdan nasıl ayırabiliriz?

Miraç hâdisesini Miraç kandili gecesine hapsetmek son derece yanlıştır. Miraç müjdesini her daim kutlamalıyız. Rabbimize olan vuslat özlemi her bir işimizde motivasyon kaynağı olmalıdır. Yani, ‘namaz müminin miracıdır’ şuurunu hayatımıza taşımalıyız. Kıldığımız her bir rekâtta şiddetli bir muhabbet göstermeliyiz. Mevlânâ Hazretleri; “Sen diyorsun ki, ‘Gece-gündüz namaz kılıyorum.’ Öyleyse ağzından daima çıkanlar nasıl olur da namazdan hariç şeyler olur?” buyurmaktadır. Namaz, hayatımıza öyle nüfuz etmelidir ki, attığımız her bir adım miraca yönelik olmalıdır.

EFENDİMİZİN EN BÜYÜK ZEVKİ NAMAZDI

Allah Teala Peygamber Efendimizin (s.a.v.) en büyük zevkini namaz eylemiştir. Bu nedenle, ahlak-ı Muhammedî namaza olan aşkta gizlidir. Dolayısıyla, ibadetlerin en ulvisini bize getiren Zata sonsuz bir muhabbet ve saygı göstermek gerekir. Resul-i Kibriya Efendimizi sevmek, namazı anlamamızı sağlar. Namazı anlamak insanlığa olan sevgiyi arttırır. İnsanlığı sevmek O’nu anlamayı kolaylaştıracaktır. Hakiki muhabbet, O’nu örnek alarak, tüm duygu, düşünce, his, hareket ve işlerimizde O’na benzemeye çalışarak gösterilir. Namaz kılarken Resulullah’ın arkasında saf oluyoruz. O’nun yolundan gitmek bizi Allah’a götürür ve böylece nur ve aşk kazanmış oluruz.

Aşkın eyleme dönüşmüş hâli namazdır. Allah’a olan aşkın ispatı secdedir. Dolayısıyla, hakiki namaz kılmak için Allah Teâlâ’ya ve Habibi olan Hazreti Muhammed’e âşık olmak zorundayız. Namaz, Allah’ın insanlık için bahşettiği en yüce ibadet şeklidir. Cenab-ı Hakk’ın Habibine ihsan ettiği en büyük nimeti temsil eder, çünkü o mübarek gecenin değerini taşır ve müminlerin miracını ifade eder. Namaz hazinesi, âlemlere rahmet olarak gönderilen Zatın Rahman ve Rahîm olan âlemlerin Rabbi ile arasındaki bir sohbet-i ilahidir. Namaz dinin direğidir. Namaz müminin miracıdır. Namaz bütün ibadetlerin piridir. Namaz başımızın tacıdır. Namaz hikmet nurudur. Namaz en büyük zikirdir. Dolaysıyla, Ümmet-i Muhammed’nin samimi mensupları Miraç namazdan azami ilham, iman gücü, ilahi haz, sonsuz şükür ve teslimiyet lezzeti alırlar.

Allah’a duyduğu hasret dolayısıyla Hz. Âdem’e Kâbe verildi. Ümmet-i Muhammed’in Allah’a duyduğu hasret dolayısıyla Miraç verildi. Bütün insanoğluna Miraç mirasını vermek bir mucizedir.

Makam-ı Miraç, Peygamber Efendimizin ayak izlerinden yürüyerek kazanılır. Miraç hadisesini anlamak bize Peygamber Efendimizi anlamak imkânı tanıyacaktır. Miraç Peygamber Efendimize aşkımızı alevlendirecektir.

Ümmet-i Muhammed Miraç ile büyük ayrıcalıklar kazanmıştır. Miraç insan-ı kâmile ulaştıran merdivendir.

Miraç, mümini sıradan ve mekanik ibadet rutininden çıkarıp, kurbiyet âlemine ulaştırır.

Miraçın idraki her şeyi değiştirir. Çünkü insan varlığını aydınlatan şey, Miraçtır.

MİRAÇ EN KUTSİ SORUMLULUKTUR

Miraç Huzurullah’a varmak için hangi mertebelerden geçilmesi gerektiğini gösteren haritadır. Miraç mertebesi hakikî insanın inşasının temelidir. Miraç Allah’ı tanıyabilme, görebilme, konuşabilme ve sevebilme imkânı vermektedir. Miraçta Allah’la kul arasındaki mesafe sıfırlanır. Miraç Allah ile kul arasındaki ilişkiyi anlamamızı sağlar. Miraç bir insanın alabileceği en yüce manevi terbiyedir. Miraç en kutsi sorumluktur. En büyük kazançtır. En yüce zevktir.

Miraç; bizim O’na olan aşkımızla ve O’nun bize olan aşkıyla tükenmektir. Hidayet nurunu hissetmektir. Yaratıcının sonsuz güzelliklerini fark etmektir. Ahiretteki cenneti arzulamayı bırakıp Cemalullah’ı arzulamaktır.

Miraç Kur’an-ı Kerim’in “korku ve hüzün” (Yûnus Suresi, 62; Ahkâf Suresi, 13) ayetlerinin sonucudur; “Fakrım benim fahrimdir” hadisinin sonucudur; “cihad-ı ekber’in” sonucudur.

MİRACIN ZIDDI NEDİR?

Miracın zıddı; “esfel-i sâfilîn” değildir. Miracın zıddı; kendi hâlinden memnun olan; “Ben iyi bir Müslümanım, hacca gittim, oruç tutuyorum, namaz kılıyorum, zekât veriyorum, bu bana yeter” zihniyetidir.

Hakikat iner ve kalbe yerleşir. Kişi miraca yükselir. Peki, yükselmek nedir? “Sana şahdamarından daha yakınım” (Kaf Suresi, 16) şuuruna varmaktır.

Namaz müminin Miraç'ıdır, aslında, namaz ümmetin Miraç'ıdır. Dolayısıyla, Peygamberin (s.a.v.) “ümmetim” çağrısı, aslında miracın çağrısıdır. Mevlid-i Şerif’i kaleme alan merhum Süleyman Çelebi, namazın ümmetin miracı olduğunu muazzam bir şekilde ifade etmiştir;

Sen ki mirac eyleyûp ettin niyâz - Ümmetin miracını kıldın namaz - Her kaçan kim bu namazı kılalar - Cümle gök ehli sevabın bulalar - Çünkü her türlü ibadet bundadır - Hakk’a kurbiyetle vuslat bundadır

Dr. Halûk Nurbaki Miraç hakkında şöyle yorum yapmaktadır: Bize düşen, miracın sırrındaki inceliği bilmek ve kulluğumuzu kazanmak için dört elle namaza sarılıp; her an hamdın gerçeğini öğrenmeye gayret sarfetmemizdir. Kur’an’ın yaşanması, onun ayetlerinin sonsuz sırrının hissedilmesi, ancak Miraç'ta verilen namaz sayesinde mümkündür. Peygamber Efendimize, tüm sevgileri gölgede bırakan bir aşkla bağlanmadıkça hiç bir metotla hiçbir yere varamayız. Miracın bize yansıyan en önemli hikmeti budur.”

Kaynak: Rabia Brodbeck, Altınoluk Dergisi, 374. Sayfa