Merhamet, İslâm Dininin En Mühim Esaslarındandır

İSLAM VE İHSAN

İslâm bir merhamet dînidir. Merhamet, İslâm dîninin en mühim esaslarındandır.

Kitâbullâh’ın serlevhası olan “Besmele”de Cenâb-ı Hak, lâfza-i celâlinin yanında engin merhametini ifâde eden Rahmân ve Rahîm isimlerini zikretmiştir. Ardından ilk sûre olan Fâtiha-i Şerîfe’nin ikinci âyetinde de aynı isimleri tekrar etmiştir. Daha sonra bir başka sûrenin ilk kelimesi olarak Rahmân sıfatını vahyetmiş ve bu ilâhî sıfat, o sûreye isim olmuştur. Böylece orada:

“Rahmân, Kur’ân’ı öğretti!” buyrularak Kur’ân-ı Kerîm’in beşeriyete bir merhamet-i ilâhiyye îcâbı takdîm edildiğine işaret edilmiştir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’in bir rahmet ve şifâ olduğu, İsrâ Sûresi’nde de açıkça beyan edilmektedir. (el-İsrâ, 82)

Kur’ân-ı Kerîm’in diğer sûrelerinde de şefkat ve merhamet, yüzlerce defa hatırlatılır ve tavsiye edilir.

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin!” (Tirmizi, Birr, 16)

Diğer taraftan Allah Teâlâ’nın peygamberlerine verdiği en yüce hasletlerden biri de merhamet olmuştur. Bilhassa: “Ey Rasûlüm! Biz Sen’i âlemlere ancak bir rahmet olarak gönderdik!” beyânı vechile, Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem-’de bu vasıf, hiç kimsenin ulaşamayacağı bir zirve teşkil eder. O’nun emsalsiz merhametinin bir misâli şöyledir:

Bedir Gazvesi’nde ordular karşı karşıya gelmiş, Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz müşriklere, sulh için elçiler gönderiyordu. Bu esnâda düşman ordusunda su kıtlığı baş gösterdi. Aralarında Hakîm bin Hizâm’ın da bulunduğu bir kısım müşrikler, müslümanların havuzundan su içmeye geldiler. Müslümanlar onlara mânî olmak isteyince Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem-:

“Bırakınız içsinler!” buyurdu. Onlar da gelip içtiler. (İbn-i Hişâm, II, 261)

İMÂNIN İLK MEYVESİ MERHAMETTİR

Diyebiliriz ki, İslâm’da îmânın ilk meyvesi, merhametten ibarettir. Bu istikâmet üzere yaşayan Hak dostları, kulluğu kısaca şu iki hususla ifade etmişlerdir:

  1. Tâzîm li-emrillâh, yani Allâh’ın emirlerini hürmetle yerine getirmek, 
  2. Şefkat alâ halkillâh, yani yaratılanlara Yaratan’dan ötürü şefkat ve merhamet göstermek. 

İslâm bir rahmet dînidir. Nice günah ve gaflet çukurlarına yuvarlanan beşeriyet, yaptıklarının karşılığı olarak helâk ve hüsrâna müstahak olmuşken Cenâb-ı Hak dâimâ rahmet ve af kanatlarını açarak onları saâdet iklîmine çekmeyi murâd eder.

O’nun, “Rahmetim, gazabımı geçmiştir!” beyânı da bunun bir nişânesidir. Hâsılı, şunu söyleyebiliriz ki İslâm’ı hakkıyla yaşayan bir cemiyet, huzur toplumu hâline gelir. İnsanlar orada hem dünyalarından emin olarak yaşarlar hem de âhiretlerine ümitle bakarlar. Nitekim Allah Rasûlü -sallâllahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Müslüman olan, kendisine yeterli rızık verilen ve Allâh’ın lûtfettiği nîmetlere kanaat eden kimse kurtuluşa ermiştir.” (Müslim, Zekât, 125. Ayrıca bkz. Tirmizî, Zühd, 35/2348)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İslam, Erkam Yayınları.