Meditasyon Depresyona Sokabilir

SIHHAT

Stresi hafiflettiğine inanılan meditasyonun kişinin ruh halini kötüleştirdiği ortaya çıktı. Psikolog Dr. Paula Watkins, meditasyonun depresyon ve anksiyeteyi tetikleyebileceğini söylüyor.

Meditasyonun stresi hafiflettiği için beyne iyi geldiğine inanılır. Ancak bazı durumlarda meditasyonun kişilerin ruh hallerini daha da kötüleştirebileceği ileri sürüldü.

Amerikalı klinik psikolog Dr. Paula Watkins bu görüşte. Watkins, meditasyon yapmanın kişilerde depresyon ve aksiyeteyi tetikleyebileceğini belirterek, “Meditasyon sırasında zihinlerinin çok derinlerine gidebilir, depresyon ve aksiyete içine düşebilirler” diyor.

Meditasyonun kişileri günlük kaygılarından koparan etkili bir yöntem olduğunu da kabul eden Dr. Watkins, “Meditasyon son dönemde çok yaygın hale geldi. Ancak travma yaşamış insanların bastırılmış duygularını harekete geçirebilir ve kişinin yeniden depresyona girmesine yol açabilir” uyarısını da yapıyor.

“Psikolojik kamplarda” uzun yllar çalıştıktan sonra deneyimlerini bir makalede toplayan Dr. Watkins, şunları söyledi:

“Yoğun meditasyonun, gerilemeye yol açtığı marjinal bir durum değil. 10 gün boyunca 10’ar saat meditasyon yaparsanız, geriye attığının her türlü duygunun ve travmanın ortaya çıkması doğaldır. Özellikle şizofreni psikoz yaşayanların çok dikkatli olması lazım. Çünkü meditasyon, halisünasyonlar ve sanrıların artmasına neden olabilir.”

MÜSLÜMANLAR TEFEKKÜR EDİYOR

Uzakdoğu dinleri ve öğretilerinden esinlenerek ortaya çıkan meditasyon bizim kültürümüzde ve dinimizde yeri olmayan düşünme biçimidir. Dinimiz İslam'da tefekkür vardır.

Tefekkür, kişinin işlediği günahlarını ve kendisini, mahlukatı, dünyayı, içinde yaratılan her şeyi düşünmesidir. Allahü teâlânın yarattığı şeylerden ibret almaktır. Tefekkür, dinimizde önemli bir ibadetlerden biridir.

Tefekkürden maksat; gâyesiz, şuursuz ve nefsânî bir düşünme faâliyeti değildir. Her insanın, bir şekilde düşüncelere dalması gayet tabiîdir. Fakat herkesin tefekkürle varacağı nokta, kalbî durumuna göre farklı farklıdır. Zira pek çok nîmet gibi tefekkür nîmeti de iki uçlu bir bıçak gibidir. Kullanıldığı yere göre hayra da vesîle olabilir, şerre de… Bu sebeple kimileri, düşünceleriyle rûhâniyet ufuklarına kanat açarken, kimileriyse nefsâniyetin hoyratlığı içinde ömrünü ziyan eder.

HAK İLE MEŞGUL OLMAYAN KALBİ BATIL İŞGAL EDER

Kur’an-ı kerimde iyiler övülürken buyuruluyor ki:

(Onlar ayakta iken, otururken, yanları üstüne yatarken hep Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışını inceden inceye düşünürler. “Ey Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın. Sen [boş, manasız şeyler yaratmaktan] münezzehsin. Bizi Cehennem azabından koru” derler.) [A. İmran 191]

Cenâb-ı Hak, bizden rûhânî tefekkür istemektedir. Aksi hâlde tefekkür istîdâdı nefsânî arzuların anaforunda helâk edilmiş olur. Çünkü hak ile meşgûl olmayan bir kalbi bâtıl işgâl eder. Kâinatta her şey, kalbin seyrettiği bir vitrindir. Kalp, her vitrinden muhakkak bir tesir alır. Bu sebeple kalbin Rahmânî vitrinleri mi, şeytânî vitrinleri mi seyrettiğine dikkat etmelidir. Zira parmak izi nasıl ki maddî bir kimlik ise, insanın seyredip tefekkürüne mâl ettiği vitrinler de, kişinin mânevî kimliğini meydana getirir.

TEFEKKÜR İLE GÜL BAHÇESİNDESİN

Öte yandan, rûhânî tefekkür kâbiliyeti, insanı diğer mahlûkattan ayırıp farklı ve üstün kılan bir husûsiyettir.

Mevlânâ Hazretleri ne güzel buyurur: “Ey kardeş! Bedenin et ve kemik olarak (yani maddî bakımdan) hayvanlarla aynı. Sen, asıl tefekkür ile hayat bulmalısın. Tefekkürün gül ise, sen bir gül bahçesindesin. Eğer, diken gibi düşünüyorsan (nefsânî arzularına mağlûp isen) ateşte yanacak bir kütüksün!” İşte insanoğlu, tefekkürünü doğru kullandığında rûhen yücelerek meleklerden üstün bir mertebeye nâil olur. Fakat nefsine mağlûp olup bu vasfı zâyî ederse, o zaman diğer mahlûkattan farkı kalmaz.

Âyet-i kerîmedeki; “…Onlar hayvanlar gibidir, hattâ yolca daha da sapıktırlar.” (el-Furkan, 44) hitâbının muhtevâsına girer.