Mazeret Kapılarını Kapatan Sahabi

Sahabiler

Uhud’da şehit olurken ümmete adeta bir vasiyet mahiyetindeki sözlerle fani hayata veda eden sahabi...

Peygamber Efendimiz, Sa’d bin Rebî’yi (r.a.) bulup ne durumda olduğunu öğrenmesi için ashâbından birini harp meydanına gönderdi. Sahâbî, Sa’d’ı (r.a.) ne kadar aradıysa da bulamadı, ne kadar seslendiyse de cevap alamadı. Nihâyet son bir ümitle:

“−Ey Sa’d! Beni Resûlullâh gönderdi. Allâh Resûlü, senin diriler arasında mı, yoksa şehîtler arasında mı bulunduğunu kendisine haber vermemi emretti!” diye yaralı ve şehîtlerin bulunduğu tarafa doğru seslendi.

O sırada son anlarını yaşayan ve cevap verecek mecâli kalmamış olan Sa’d (r.a.), kendisini Allâh Resûlü’nün merak ettiğini duyunca bütün gücünü toplayarak cılız bir inilti hâlinde:

“−Ben, artık ölüler arasındayım!” diyebildi. Belli ki artık öteleri seyrediyordu. Sahâbî, Sa’d’ın (r.a.) yanına koştu. Onu, vücûdu kılıç darbeleriyle delik-deşik olmuş bir vaziyette buldu. Ve ondan ancak fısıltı hâlindeki kısık bir sesle şu müthiş sözleri işitti:

“−Vallâhi gözleriniz kımıldadığı müddetçe, Hz. Peygamber’i düşmanlardan korumaz da başına bir musîbet gelmesine sebep olursanız, sizin için Allâh katında ileri sürülebilecek hiçbir mâzeret yoktur!” (Muvatta, Cihâd, 41; Hâkim, III, 221/4906; İbn-i Hişâm, III, 47)

Sa’d bin Rebî (r.a.) ümmete âdeta bir vasiyet mâhiyetindeki bu sözleriyle fânî hayâta vedâ etti.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 2, Erkam Yayınları