Maide Suresinin 8. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Mâide suresinin 8. ayetinde ne anlatılıyor? Hak ve adaletten ayrılmamayı emreden âyet; Mâide suresinin 8. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyrulur:

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُونُوا قَوَّام۪ينَ لِلّٰهِ شُهَدَٓاءَ بِالْقِسْطِۘ وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَاٰنُ قَوْمٍ عَلٰٓى اَلَّا تَعْدِلُواۜ اِعْدِلُوا۠ هُوَ اَقْرَبُ لِلتَّقْوٰىۘ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. (Mâide, 5/8)

HAK VE ADALETTEN AYRILMAYIN

Bilgi:

İslam, adaleti, doğru şahitliği ve haklara saygıyı öğütler. Bunlar huzur ve barışın temelidir. Öyle ki, düşmanlara karşı oluşan kin duygusunun etkisinde kalarak dahi olsa adaletsiz davranışlarda bulunulmamalıdır. Düşmanlara da adaletle davranmak esastır. Adalet takvanın gereğidir. İnsan, ahlakî erdemlere sarılırken, Allah inancından güç alır.

Mesaj:

  1. Günahlardan ve Allah’a karşı gelmekten sakınmak sorumluluğumuzun bir gereğidir.
  2. Her hak sahibine hakkını teslim etmek, doğruluktan, adaletten ve hakkaniyetten ayrılmamak görevimizdir.

Kelime Dağarcığı:

Adalet: Her şeye hakkını vermek, insaflı ve doğru olmak, zulmetmemek.

Şahitlik: Tanıklık yapmak, haber vermek, bildirmek.

Takvâ: İman edip emir ve yasaklarına uyarak Allah’a karşı gelmekten sakınmak, günahtan uzak durmak.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adâletle şâhitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz öfke, sakın sizi adâletsiz davranmaya sevketmesin! Adâletli olun; takvâya en uygunu, en yakışanı budur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdârdır.

Âyet-i kerîme Allah’ın rızâsını kazanmak için hakkı ayakta tutmayı, doğrunun yanında, haksızın karşısında yer almayı, dost veya düşman kimin hakkında olursa olsun şâhitliği de adâletle yapmayı emretmektedir. Aynı husus biraz değişik ifadelerle Nisâ 4/135. âyette de geçmişti.

Fakat orada maksat daha çok sevgi ve iltimas yerlerinde adâleti gözetmek; kendisi ve ana, baba, akrabalar gibi sevdikleri aleyhinde bile olsa doğruyu itiraf edip adâleti yerine getirmekti. Bu âyette maksat ise düşmanlık ve nefret yerlerinde adâleti gözetmek, düşmanın lehinde bile hak ve adâletin gereğini yerine getirmektir.

Orada iç siyâset, burada ise dış siyasetle alakalı bir yönlendirme yapılmıştır. O halde mü’minlerin vazifesi, İslâm toplumu içinde ve İslâm toplumunun diğer toplumlarla münâsebetlerinde haksızlığı ortadan kaldırarak, hakkı ve adâleti yerine getirmektir. Çünkü Kur’an’ın ana esaslarından biri, adâlet ilkesine dayalı ve hukukun üstünlüğünün kabul edildiği sosyal bir düzen kurmaktır.

Bunu başarabilmek için fertlerin takvâ ölçüleri içinde yetiştirilmesi, onlara Allah’ın bütün yaptıklarından haberdar olduğu inancının yerleştirilmesi ve her şeyden önce bir takvâ toplumunun inşa edilmesi gerekmektedir.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com