Mahcub Ne Demek?

NE NEDİR?

Mah­cub: Utanma, hicâb etme huyu olan; utangaç. Örtülü anlamlarına gelmektedir.

MAHCUB KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

Bey olmak iki kefeli bir terâzidir. Bir kefesi cennettir bir kefesi cehennemdir. Gözleri uyurken bile kalbleri uyanık olanlardan ol! Her şeyin başı adâlettir. Adâletli davran ki bu da bir ibâdet sayılır. Hak Sübhânehû ve Teâlâ cümlemizi âdil kullarından eylesin. Hükmün altındaki yerlerde yapılan zulüm ve haksızlıklardan mahşer günü bize bir hesap sorulursa senin yakana yapışırım. Aman o günde mahcûb olma ki selâmet  bulasın.

*****

Ensâr-ı güzîn, Rasûlullâh’ın kendi memleketi, vatanı ve doğduğu yer olan Mekke’yi fethetmesi sebebiyle aralarında:

“–Allah -celle celâlühû-, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e Mekke’nin fethini nasîb etti. Artık O, Mekke’de kalır, Medîne’ye dönmez!..” diye hayıflanmaya başladılar.

Ensâr, sadece kendi aralarında bu şekilde konuşmalarına rağmen, Allah Rasûlü - sallâllâhu aleyhi ve sellem- onların düşüncelerini kendilerine haber verdi. Mahcûb olup konuştuklarını  îtirâf ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Ensâr’a:

“–Ey Ensâr! Böyle bir şey yapmaktan Allâh’a sığınırım! Ben sizin memleketinize hicret ettim. Hayâtım da ölümüm de sizinle olacaktır...” buyurarak kâ’bına varılmaz bir vefâ örneği sergiledi. Ardından tekrar Medîne-i Münevvere’ye döndü. (Müslim, Cihâd, 84, 86; Ahmed, II, 538)

*****

Yûsuf -aleyhisselâm- kardeşlerine sabah-akşam ziyâfet veriyordu. Kardeşleri ise daha önce O’na yaptıklarını hatırlayarak onun bu izzet ü ikrâmı karşısında son derece mahcûb oluyorlardı. Hazret-i Yûsuf’a bir adam göndererek dediler ki:

“–Sen, bizi sabah-akşam ziyâfete dâvet ediyorsun! Fakat biz, sana karşı yaptıklarımızdan dolayı Sen’den utanıyoruz!”

*****

Kalb-i selîme vâsıl olabilmek, ancak yüce Rabbimizin lutfuyla gerçekleşir. Nitekim Rabbine selim bir kalb

takdîm etmeye muvaffak olan Hazret-i İbrâhim -aleyhisselam- gizliliklerin ortaya serileceği mahşer gününde

mahcûb olmamak için Rabbinden şu niyâzda bulunur:

“(Rabbim!) Malın ve evlâdın fayda vermediği, yalnız Allâh’a kalb-i selîm getirenlerin fayda göreceği o

diriliş gününde, beni mahcûb etme!” (eş-Şuarâ, 87-89)