Liderde Bulunması Gereken Asil Bir Duygu

Cemiyet Hayatımız

Ümmetin mes’ûliyetini yüklenmek husûsunda taşıdığı büyük emânet ve mes’ûliyet şuurunu aksettiren sayısız fazîlet manzaralarından birine örnek gösterilecek Ömer İbn Abdülaziz'in idareciliği, her liderde bulunması gereken asil bir duyguyu bize gösterir.

“Ömer İbn Abdülaziz (rahmetullâhi aleyh), muhteşem davranış güzellikleri sergileyerek cemiyetine huzur ve sükûneti hâkim kılmış, târihin şerefle yâd ettiği ulvî bir makâma yükselmiştir. Onun, ümmetin mes’ûliyetini yüklenmek husûsunda taşıdığı büyük emânet ve mes’ûliyet şuurunu aksettiren sayısız fazîlet manzaralarından birini, hanımı Fâtıma şöyle anlatır:

“Birgün Ömer İbn Abdülaziz’in yanına girdim. Namazgâhında oturmuş, elini alnına dayamış, durmadan ağlıyor, gözyaşları yanaklarını ıslatıyordu. Ona:

“Nedir bu hâlin?” diye sordum. Şöyle cevap verdi:

“Yâ Fâtıma! Bu ümmetin en ağır yükünü omuzlarımda taşıyorum. Ümmet içindeki açlar, fakirler, hasta olup da ilaç bulamayanlar, yalnız başına terk edilmiş dul kadınlar, hakkını arayamayan mazlumlar, küfür ve gurbet diyârındaki müslüman esirler, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışma tâkatinden kesilmiş muhtaç yaşlılar ve âile efrâdı kalabalık fakir âile reisleri, beni üzüntüye gark ediyor. Yakın ve uzak diyarlardaki böyle mü’min kardeşlerimi düşündükçe yükümün altında ezilip duruyorum. Yarın hesap gününde Rabbim bunlar için beni sorguya çekerse, Resûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) bunlar için bana itâb ve serzenişte bulunursa, ben nasıl cevap vereceğim…”[1]

Hanımı Fâtıma devamla der ki:

“Onun ibâdeti sizlerinki kadardı. Lâkin gece yatakta Allah korkusunu ve kıyâmet hesâbını tefekkürden öyle bir hâle gelirdi ki, haşyetullâh ile kalbi çarpmaya başlardı. Sanki suya düşmüş yâhut avuç içine alınmış bir kuş gibi çırpınırdı. Ben de onun bu hâline dayanamayıp yorganı üstüne örterdim ve kendi kendime:

“Keşke idârecilik mes’ûliyeti bize tevdî edilmeseydi, keşke o vazifeyle aramızdaki uzaklık, güneşle dünya arasındaki mesâfe kadar olsaydı.” derdim.”[2]


[1] İbn-i Kesîr, el-Bidâye, IX, 208.

[2] Osman Nûri Topbaş, Saâdet Damlaları, s. 287-288.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları