Kuran'da Kalbe Neden Akıldan Daha Çok Vurgu Yapılıyor?

Tasavvuf

Kur’an’da kalbe yapılan vurgu akla yapılan vurgudan daha fazladır. Niçin? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Gerek Kur’an’da, gerekse tasavvufî anlayışta kalb; îmân, sevgi ve ilginin merkezidir. Îmân kalbe yerleşen ve orada gerçekleşen bir tasdîk olayıdır. Bu yüzden hem Kur’an’da, hem tasavvuf literatüründe kalb, akıldan öndedir. Hattâ bu yüzden tasavvuf erbâbı için ilk devirlerden îtibâren “erbâb-ı kulûb ve ehl-i kalb” gibi tâbirler kullanılır.

Hayâtın merkezine insanı, insanın merkezine de kalbi koymuş Yüce Yaratan. Kalb, insan hayâtının rotasını belirleyen pusula ve yol gösterici konumundadır. Kalb deyince sâdece “kalb-i sanevberî” denilen ve çam kozalağını andıran et parçasını kasdetmiyoruz. Kasdettiğimiz rûhun fonksiyonlarından biri olan kalbdir. O ilâhî, râbbânî bir latîfedir. Farsça’da “dil” kelimesiyle ifâde edilen kalbin Türkçe’deki karşılığı gönüldür. Akıl, Kur’an’da isim olarak geçmez. Fiil olarak ise elliye yakın yerde geçer.

Akıl, ruhta mâdeni; dimağda ise şuası bulunan mânevî bir nur diye tanımlanır. Kalb ise insanın sevmesini, kabûl veya reddetmesini, bir işe karşı azimli veya gevşek davranmasını sağlayan tarafıdır. Akıl duyular ile eşyâyı tanımada idrâk ve algılamaya yarayan, sınırlı bir vâsıtadır. Kalb ise Allah nezdindeki hakîkati sezen, keşfeden ve kabûl ile teslîm olandır.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları