Kıyamete Kadar Sürecek Savaş

İbadet Hayatımız

İnsanlık tarihi boyunca birbiri ile mücadele içinde olan ve kıyamete kadar süre gelecek bu iki grup kimlerdir? Kazananlar ve kaybedenler kimler olacak? Mükafatları nelerdir? İşte cevabı...

Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerim’de; insanı, yeryüzünde bir halîfe olarak yarattığını bildirir. Rabbimiz, insanları da cinleri de Zâtına kulluk için yaratmıştır. Bu kulluğu da ahsen şekilde edâ etmesini arzu etmektedir. Rabbimiz’in insanı mükerrem kılması ve yeryüzünde bu kulluk imtihanı için seçmesi üzerine, iblis de, insanı bu gayesinden uzaklaştırmak için ona düşmanlık yolunu seçmiştir.

Hayır ve şer iki uçlu bıçak mesâbesindedir.

KIYAMETE KADAR ÇARPIŞACAK İKİ GRUP

İmtihan dünyasında; hak ve bâtıl, hidâyet ve dalâlet, îman ve küfür, ihlâs ve nifak, tevhid ve şirk, salâh ve fesâd, şükür ve nankörlük şeklinde dâimâ ikiye ayrılmış mefhumlar ve onların müntesipleri ve tâbîleri var olmuştur.

Birinin mükâfâtı cennet, diğerinin fecî âkıbeti cehennem olan bu iki grup; insanlık tarihi boyunca mücadele hâlinde olmuştur.

Ehl-i îman ve takvâ, Hakk’ın yeryüzünde şahidi; şeytan ve avenesi ise, Allâh’ın, îmânın ve güzel ahlâkın düşmanları…

Kur’ân-ı Kerim’de bu düşmanlığın nasıl başladığı şöyle bildirilir:

“İblis dedi ki:

«–Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için Sen’in doğru yolunun üstüne oturacağım.

Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve Sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!» dedi.” (el- A‘râf, 16-17)

Bir tarafta; peygamberler, sıddîklar, şehidler ve sâlihler…

Diğer tarafta; küfür ve dalâlet ehli, kibirli tâğutlar ve aveneleri…

Âdem -aleyhisselâm- ve İblis…

Hâbil ve Kābil…

İbrahim -aleyhisselâm- ve Nemrud…

Musa -aleyhisselâm- ve Firavun…

Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ve Ebû Cehil… Ve günümüze kadar devam eden takipçileri…

Aslında dış dünyada yaşanan bu mücadele, insanın iç dünyasında da devam eder. Hazret-i Mevlânâ bunu şöyle anlatır:

“Nefis sahibi olan kimse, Musa -aleyhisselâm- gibidir. Teni ise onun Firavun’udur. Nefis sahibi bir kimse, kendi dâhilindeki nefsi bırakır da; «Düşman nerede?» diye hâriçte aranır durur.”

“Ey Hak yolcusu! Gerçeği öğrenmek istiyorsan; Musa da Firavun da ölmediler; bugün senin içinde yaşıyorlar, senin varlığına gizlenmişler, senin gönlünde savaşlarına devam ediyorlar! Bu sebeple birbirine düşman bu iki kişiyi kendinde araman gerekir!”

Demek ki, dünya imtihanında muvaffakiyet için; insan hem iç dünyasında hem de dış dünyada, kendisinin ve Allâh’ın düşmanlarıyla mücadele etmek mecburiyetindedir.

Bu mücadeleye, Kur’ân-ı Kerim, «cihâd» adını vermiştir. Cihad, «kıtal»den, yani harpten çok daha şümullü, geniş bir mânâ ifade eder. Nitekim, müslümanların savaşmalarına izin verilmeyen Mekke döneminde, cihâdı emreden âyet-i kerîmeler nâzil olmuştur.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2019 Ay: Ocak, Sayı: 167