Kafirin Gözü Ondan Asla Ayrılmaz

Osmanlı Tarihi

Cengâver Sultan Yavuz Sultan Selim Han, çok sade bir hayat yaşadı. Az uyuduğu için ekserî geceleri kitap okumakla geçirirdi. Her öğün tek çeşit yemek yerdi. Ağaçtan tabak kullanırdı. Dünyevî lezzetlerden hoşlanmazdı. İşte Yavuz'un diğer özellikleri...

Bir gün oğlu Süleyman’ı (Kânûnî’yi) çok süslü görünce, nükteli bir şekilde:

“–Oğlum, o kadar süslenmişsin ki, annene giyecek bir şey bırakmamışsın!..” dedi.

Kendisi pek sade giyinirdi. Bunun sebebini soranlara:

“–Süslü ve şa’şaalı giyinmek külfetten başka bir şey değildir. Niçin boş yere bu külfete katlanalım?” derdi.

Bir elbiseyi eskiyene kadar giyerdi. Bütün devlet erkânı da böyle davranmak mecbûriyetinde kalırdı. Bir defasında Venedik elçisinin İstanbul’a gelip huzûr-i şâhâneye yüz süreceği haberi geldi. Bunun üzerine vezirler, üzerlerindeki hayli eskimiş elbiseleri değiştirme ihtiyacı hissederek sadrâzam aracılığıyla durumu Yavuz’a tedirginlikle de olsa bildirdiler. Yavuz hiç kızmadı ve:

“–Münâsiptir.” dedi.

Elçinin geleceği gün bütün vezirler, yeni esvaplarıyla pâdişâhın huzûruna vardılar. Ancak gördüklerine inanamayarak dehşetli bir hayrete düştüler. Zira Yavuz’un üzerinde yine o eski elbiseleri vardı. Tahtında oturmuş, keskin kılıcını çekip tahtın basamağına koymuştu. Karşı pencereden vuran gün ışığı altında parıltısı gözleri kamaştırıyordu. Bu durum karşısında bütün vezirler, üzerlerindeki gösterişli elbiselerinden utanıp şaşkın bir vaziyette kaldılar.

Görüşme bitip elçi dışarı çıktıktan sonra Yavuz, sadrâzama bakarak:

“–Paşa! Var elçiye sor; bizi nasıl bulmuşlar?” dedi.

Sadrâzam, Pâdişâh’ın emrini yerine getirip döndü ve elçinin in­ti­bâ­ını nakletti:

“–Sul­tâ­nım! Venedik elçisi: «O kılıcın parıltısı gözümü öyle aldı ki, kendilerini göremedim bile...» demektedir.”

Yavuz, tebessüm etti ve sadrâzama şehâdet parmağı ile kılıcı göstererek:

“–İşte kılıcımızın ağzı kestikçe, kâfirin gözü ondan aslâ ayrılamaz ve bizi görmez! Ama Allah esirgesin, bir gün kesmez olur ve parlamazsa, o zaman küffâr, bizi hem hor görür, hem de tepeden bakar!..” dedi.

Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013