“Kâfir Olanlardan Başkası Allah’ın Rahmetinden Ümit Kesmez” Ayeti

KUR’ÂNIMIZ

Allah’tan kimler ümidini keser? “Gerçek şu ki kâfir olanlardan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez” ayetini nasıl anlamalıyız?

İnsanın sağlığı yerinde iken, korku ve ümidi birbirine eşit olmalıdır. Hastalık halinde ise, ümidi daha ağır basmalıdır. Kitap, sünnet ve diğer naslardan çıkarılan şer’î kurallar bu konuda birbirini desteklemektedir.

ALLAH’TAN KİMLER ÜMİDİNİ KESER?

Yûsuf sûresinin 87. ayetinde şöyle buyrulur:

“Gerçek şu ki kâfir olanlardan başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.” (Yûsuf sûresi, 87)

Allah’ın azâbından emin olduğunu iddia edenler, hüsrâna uğrayan kimselerdir. Allah’ın rahmetinden ümit kesenler de kâfirlerdir. Yani durum ne kadar umutsuz gözükürse gözüksün, hata ne kadar büyük olursa olsun Allah’ın rahmetinden ümit kesmek doğru değildir. Mü’minler, Allah’ın rahmetine karşı sonsuz bir ümit içinde bulunmalıdırlar. O’na ve rahmetine karşı gösterilecek bir ümitsizlik,  -Allah korusun-  insanı imandan eder. O halde müslüman, hayatını dipsiz bir korku ve sonsuz bir ümit içinde sürdürecektir. Bu sebeple en umutsuz anlarda bile mü’minde ümid tükenmez. Gerçek bir mü’min, hayatının iki kutbu dipsiz korku (havf) ve sonsuz ümid (recâ) olan kimsedir. Bu ikisi birden bir gönülde yer tutmuşsa, canlı bir iman hayatından söz etmek mümkündür.  Aksi halde etkili ve olgun bir iman ve amel olayından bahsetmek mümkün olmayacaktır.

Kaynak: Riyazüs Salihin, Erkam Yayınları