Kadınlar Da İntisâb Etmeli mi? Onların İntisâbı Nasıl Olmalıdır?

Tasavvuf

Kadınlar Da İntisâb Etmeli mi? Onların intisâbı nasıl olmalıdır? Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz cevaplıyor...

Kur’an’da kadınların İslâm, îmân, tâat, sıdk, sabır, huşû, tasadduk, oruç, nâmusu koruma ve zikir konusunda erkeklerle aynı olduğu vurgulanmakta,[1] cihâd dışında bütün konularda erkeklerin muhâtab olduğu hükümlerden mesûl oldukları belirtilmektedir. Bu bakımdan tasavvufun mânevî hayâta yönelik hükümleri onları da kapsar.

Mekke fethi günü inen bir âyet-i kerîmede Allah Teâlâ kadınların bey’atlerini alması konusunda Hz. Peygamber’e şöyle buyurmaktadır: “Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinâ etmemek, çocuklarını öldürmemek, gayr-i meşrû bir çocuk doğurup onu kocalarına isnâd etmemek, iyi iş işlemekte sana karşı gelmemek husûsunda bey’at etmeye geldikleri zaman sen onların bey’atlerini kabûl et. Onlar için Allah’tan mağfiret dile![2]

Bu âyetin nüzûlünden sonra Allah Rasûlü kadınların da bey’atini kabûl etmiş ve onlardan ahid almıştır. Bu ahid sırasında Allah Rasûlü’nün eli kadınların eline değmemişti. Bu bakımdan kadınların intisâbı sırasında sünnete uygun biçimde şeyhin eli, kadınların eline değmemelidir. Kadın, mahremi; yâni kocası veya nikâh düşmeyen akrabâları aracılığıyla şeyhine ulaşmaya çalışmalı veya şeyhin mahremi aracılığı ile intisâb etmelidir. Ya da görüşmeler perde arkasından yapılmalıdır. Aynı mekânda vâki olacak görüşmelerin fitneden uzak bir biçimde olması uygun olur. Kadınların topluca ve tesettüre uygun bir biçimde şeyhleriyle görüşmelerinde mahzur yoktur. Mahzurlu olan topluca da olsa, kadınların tesettüre uymadan açık saçık bulunmaları, ya da kapalı da olsa tek başına görüşmeleridir.

[1].     Bkz. el-Ahzâb, 33/35.

[2].     el-Mümtehine, 60/12.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları