İstikamet Üzere Olmak

Hikâyeler

İstikamet üzere olmanın şartı nedir?

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Şüphesiz; Rabbimiz Allâh’tır. deyip sonra istikâmet üzere bulunanların üzerine melekler iner ve onlara; Korkmayın, üzülmeyin, size va’dolunan cennetle sevinin! Biz, dünyâ hayâtında da âhirette de sizin dostunuzuz. Gafûr ve Rahîm olan Allâh’ın bir ikrâmı olmak üzere, orada canınızın çektiği ve arzu ettiğiniz her şey sizin için hazırdır. derler.” (Fussilet, 30-32)

Resûlullah buyurdular:

“İstikâmet üzere olun. (Bunun sevâbını) siz takdîr edip kavrayamazsınız. Şunu bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır…” (Muvatta, Tahâret, 6)

İHTİYAR ODUNCU

Büyüklerden biri, arkasına odun yüklenmiş, güçlükle yürüyen bir ihtiyara rastladı. Onun hâline bakarak:

“–Ey ihtiyar! Senin rızık verici olan Allâh’a îtimâdın kalmadı mı ki, şu yaşında hâlâ bu mihneti çekiyorsun? Yoksa sana bakacak kimse yok mu?” dedi.

İhtiyar oduncu, muhâtabının mânevî idrâk eksikliğini gidermek için gözlerini semâya kaldırıp ellerini açarak:

“–Yâ Rabbî! Şunları altına dönüştür!” der demez odunlar altın oluverdi.

Bu kerâmeti gören zât, bu defa şaşkınlıkla:

“–Böyle bir mertebeye ulaşmış bir kimse, niçin odun taşıyor?” diye sordu.

İhtiyar oduncu dedi ki:

“–Evlâdım, bunu nefsimin beni kul olarak bilmesi ve kulluk dâiresinin dışına çıkmaması için yapıyorum. Zîrâ Hak katında makbûliyet, kulluktaki istikâmet nisbetindedir…”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları