İslam’a Göre İşçi-İşveren İlişkisi Nasıl Olmalı?

Sorularla İslam

Bir Müslüman iş adamının çalıştırdığı işçi ile münasebetleri nasıl olacak? İşçi hakkı nedir? İşçi ücretlerinin tayininde nasıl bir kıstas uygulanabilir? Müslüman bir patronun işçisine davranışında daha hassas olması mı gerekiyor?

Bizler daha ziyade fakir-fukarâya acırız. Aslında en çok acınacak olanlar, işçisine zulmeden zalim patronlardır. Onlara acımak ve irşâd etmek lâzım. Zira bugün yaşanan problemlerin büyük bir bölümü, zalim patronlardan kaynaklanıyor.

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi zalim patron, işçisine “Benim kapımdan ekmek yiyorsun.” diyor. Bunu demeye ne hakkı var? Hem ona ne kadar ekmek veriyor?

Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz vefat ânında dahî iki şey üzerinde şiddetle durdu. Hattâ râvî diyor ki; “Allah Rasûlü’nün sesi kısılmıştı, sesi duyulmaz hâle gelmişti, buna rağmen Allah Rasûlü sözlerini tekrar tekrar söylüyordu.”

Birincisi; Cenâb-ı Hakk’a karşı kulluk vazifemiz olan “Namaz, namaz, namaz!”

İkincisi ise; “Emriniz altındakilerin hukukuna dikkat edin!” buyuruyordu. Ashâb-ı kirâm sırf bu hukuk endişesiyle birçok harp esirini âzâd ettiler.

Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir!

Mezarda geçer akça neyse, onu biriktir. (Necip Fâzıl Kısakürek)

İŞVEREN İŞÇİSİNE NASIL DAVRANMALI?

Müslüman bir iş adamı da emri altındakilere yediğinden yedirecek, içtiğinden içirecek. Aşırı yük vermeyecek. Ki bu hukuku, İslâm yalnız insanlara değil hayvanlara bile verdi. Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem binek hayvanları üzerinde oturmuş, sohbet eden bir grup gördü. Onlara:

“Hayvanlarınıza, onları yormadan güzelce binin ve (kullanmadığınız zaman da) güzel bir şekilde istirahat ettirin. Onları yollardaki ve sokaklardaki konuşmalarınız için kürsü edinmeyin (sırtlarında durarak sohbet etmeyin). Nice binilen hayvan vardır ki sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allah Tebâreke ve Teâlâ’yı ondan daha çok zikretmektedir.” buyurdu. (Ahmed, III, 439)

HUCURAT SURESİ 13. AYETİNİN NAZİL OLMA SEBEBİ

Hucurât sûresinde; “…Allâhʼın huzûrunda sizin en ekreminiz (en değerliniz), en çok takvâ sahibi olanınızdır...” (el-Hucurât, 13) âyeti var. Bu âyetin iniş sebebi bir köledir. Çok câlib-i dikkattir. Mâlûm, harp hukuku gereği, esirler köle diye satılıyordu o dönemde. Müslüman olmuştu o köle. “Beni satın alacak kişiden benim de bir talebim var.” demişti. “Ezan okunduğunda beni serbest bırakacak, gideceğim Allah Rasûlü’nün arkasında namaz kılacağım.” diyordu. Öyle de oldu. Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem her Ravza’ya girişinde, gözü-gönlü o köleyi arardı. Bir gün kölenin sahibine:

“‒Köleni göremiyorum, nerededir?” diye sordu.

“‒Yâ Rasûlâllah, çok hasta.” cevabını alınca Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem bütün sahâbîleri yanına alarak:

“‒Haydi, köleyi ziyarete gidiyoruz.” dedi. Bir müddet sonra yine köleyi göremedi. Efendimiz yine sahibine, kölesinin nerede olduğunu sordu. Bir iş mi verdin, namaza gelme hakkını mı gasp ettin, dercesine…

“‒Yâ Rasûlâllah, canı gırtlakta, sekerat hâlinde.” cevabını alınca da Efendimiz yine:

“‒Haydi öyleyse, hepimiz köleyi ziyarete gidiyoruz.” dedi. Vefat edinceye kadar Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem kölenin yanından ayrılmadı. Vefat edince de Efendimiz köleyi yıkattırdı, defnedilinceye kadar mezarının başında bulundu. Mekkeli Muhâcirler;

Gül, Hazret-i Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in sembolüdür. Bu hayat dershânesindeki en mühim tahsil;

  • O Güller Şâhı’nı tanıyabilmek,
  • O Gül’ün latîf kokusundan ve rûhânî dokusundan nasîb alabilmek,
  • O Gül’ün yaprağında bir şebnem tânesi olabilmektir…

“‒Biz îmânımızı korumak için, evimizi-yurdumuzu terk ettik, canımızı ve malımızı fedâ ettik, Allah Rasûlü’nün bu köleye alâkası bize alâkasından daha fazla oldu.” dediler. Medîneli Ensâr;

“‒Biz de canımızı ve malımızı Allah yolunda bezlettik, lâkin Allah Rasûlü’nün bu köleye alâkası bize alâkasından daha fazla oldu.” dediler. Bunun üzerine;

“…Allah katında sizin en ekreminiz (en değerliniz), en çok takvâ sahibi olanınızdır...” (el-Hucurât, 13) âyeti nâzil oldu. Yani bu âyet, yüksek mevkî sahibi, varlıklı bir kişi için inmedi. Bir köle için indi. Zâhiren bir köle idi, fakat hakîkatte bir takvâ sultânı idi.

Zira o köle ne istedi ücret olarak? Allah Rasûlü ile beraberliği istedi. Bu beraberliği ne için istedi? Allah Rasûlü ile beraber secde edebilmek için istedi.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Müslümanın Para ile İmtihanı, Erkam Yayınları