İran 'amerikan Planına' Hizmet Ediyor

ÜMMET

İran ile Batı arasında 12 yıldır süren nükleer müzakerelerin sonunda nihayet bir uzlaşıya varıldı. Uzlaşı uluslararası kimi siyasi analizlere yansıdığı şekliyle Soğuk Savaş sonrası dönemin en önemli diplomatik başarısı idi. Kimilerine göre ise nükleer anlaşma “Şiilerin zaferi” olarak nitelendirildi.

Independent gazetesinin Orta Doğu muhabiri Robert Fisk’e göre bu anlaşma ile Amerikalıların Orta Doğu’daki mezhep savaşında Şiilerin tarafını tuttuğu teyid edilmiş oldu. İran’ın nükleer programını kısıtlaması karşılığında yaptırımların hafifletilmesini öngören anlaşma İsrail ve kimi Körfez ülkeleri haricinde dünya basınında “tarihi bir karar” olarak yorumlandı.

ORTADOĞU'DA UZUN VADELİ HESAPLAR

Peki anlaşmanın kazananı kim kaybedeni kim?

Bu noktada genel kanaat her iki tarafın da bazı tavizler verdiği her iki tarafın da ciddi kazanımlar elde ettiği yönünde. Kısa ve orta vadede Batı’nın, uzun vadede ise İran’ın kârlı çıkabileceği ifade ediliyor. Ancak bu noktada uzun vadeli hesapların garanti altında olmadığı şerhi düşülerek, Obama yönetiminin şiddete başvurmadan, nükleer bir İran sorununu en azından şimdilik ertelediğinin altı çiziliyor uluslararası siyasi analizlerde.

İRAN'IN DODURULMUŞ PARASI SERBEST

“Tarihi” diye tanımlanan anlaşma, hem İran’a hem bölgenin ekonomik ve siyasi geleceğine ne gibi katkı sağlayacak?

AB, ABD ve BM tarafından dayatılan çeşitli yaptırımları yürürlükten kaldırılacak olması kuşkusuz İran’ı ekonomik anlamda bir hayli rahatlatacak. İran’ın dondurulmuş 120 milyar dolarlık mal varlığının serbest kalacak olması başlı başına devasa bir ekonomik imkân demek. Bu imkandan uluslararası çok geniş bir kesimin de istifade edeceği kuşkusuz.

Batı-İran uzlaşısının bölgesel ve küresel siyasi yansımalarının ne olacağı sorusu çok daha büyük önem arz ediyor tabii ki.

Başta İsrail ve kimi Körfez ülkeleri bu anlaşmadan duydukları memnuniyetsizliği çok açık, hatta sert bir biçimde ifade ediyorlar. ABD anlaşmadan rahatsızlık duyan bölgedeki müttefiklerinin kaygılarını izale etmek için yoğun bir çaba sarf ediyor. Ancak ABD’nin bu konuda başarılı olacağına yönelik derin kuşkular var. İsrail bu anlaşmanın hayata geçirilmesinin önüne geçebilmek için var gücüyle çalışacağı taahhüdünde bulunuyor. Bu konuda neler yapabileceğini bekleyip göreceğiz.

ARAP DÜNYASI İLE AMERİKA ARASINDA DENGESİZ İLİŞKİ

Anlaşmadan rahatsızlık duyan başını Suudi Arabistan’ın çektiği kimi Körfez ülkeleri ise Ortadoğu’da dengeleri değiştirmesi beklenen bu yeni süreçte nasıl pozisyon alacaklarını tartışıyorlar. Bu konu Arap basınında da hararetli bir biçimde tartışılıyor. Kimi analizlerde Arap dünyası ile Amerika arasında dengesiz ilişkinin bir an önce masaya yatırılıp sorgulanması gerektiğinin altı çiziliyor. Bu anlamda Arapların elindeki siyasi ve ekonomik kozların İran’ın Batı’ya karşı kullandığı kozlardan aşağı olmadığının altı çiziliyor. Yine bu noktada Arap dünyasının İsrail ile olan ilişkilerini gözden geçirmesi tavsiye ediliyor. “İşgal devleti İsrail karşısında teslimiyetçi politikalar yerine daha çatışmacı politikalar geliştirilmesi” gerektiği vurgusu yapılıyor...

Arap medyasında dillendirilen bu önerilerin siyasi karar alıcılar nezdinde ne kadar yankı bulacağını yine bekleyip göreceğiz. Ancak Suudi Arabistan’ın, ekonomik olarak çok daha güçlenecek, nükleer kapasiteli İran ile mücadele için bölgenin diğer Sünni ülkeleri ile özellikle nükleer alanda işbirliğine gideceği beklentisi yine siyasi analizlere yansıyor.

Anlaşmaya Türkiye olumlu tepki verdi. Bu uzlaşının Türkiye-İran ekonomik ilişkilerine olumlu yansıyacağı dillendirilmekte. Ancak İran’ın, bölgede etkinliğini artıracak olmasının Türkiye aleyhine sonuçlar doğurabileceği uyarısı da yapılıyor.

Bölgenin kanayan yarası durumdaki Irak, Suriye ve Yemen’deki iç savaşın bir parçası durumundaki İran’ın ekonomik anlamda elinin rahatlamış olması buralardaki ağırlığının artıracağı beklentisini de beraberinde getirmiş durumda.

İRAN YÖNETİMİ 'AMERİKAN PLANINA' HİZMET EDİYOR

Anlaşmaya İran’daki muhafazakâr cenah nasıl bakıyor peki?

İran’daki muhafazakâr gruplara göre varılan nükleer anlaşma, ülke için “tarihi bir başarı” değil. Ekonomik kazanç potansiyeli ve kamu desteğine rağmen ülkenin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney ve birçok muhafazakâr politikacıya göre nükleer anlaşmalar, İran’ın iç politikasını etkilemeye ve nükleer programını yönetmeye çalışan bir “Amerikan planı”na hizmet ediyor. ABD’yi ‘küstah’ olarak nitelendiren Hamaney, anlaşmanın, İran’ın ABD karşısındaki siyasetini de değiştirmeyeceğini dile getirse de çoklarına göre bu türden efelenmelerin, eskiden İran sokakları ve neredeyse birçok gösteride söylenen “Kahrolsun Amerika” sloganlarının artık İran’da tarihe karıştı gerçeğini değiştirmiyor. Nitekim İranlıların anlaşmanın hemen ardından, fast food zinciri McDonald’s’ın Tahran’a şube açmasını beklemeye başladığı yönündeki haberler İran’da değişim rüzgârlarının erken esmeye başladığı yorumlarını beraberinde getirmiş durumda. Bu değişimin İran’a ve bölgeye neler getireceğini bekleyip göreceğiz…

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, Ağustos 2015, 354. Sayı