İntisâb Edip Seyr-u Sülûke Girmeyenin Durumu Nedir?

Tasavvuf

İntisâb edip seyr u sülûke girmeyenin durumu çok mu vahimdir? İntisâb eden kişi, zayıf da olsa, bu halka içinde olduğu müddetçe kurtulur mu?

Gerek tasavvuf kaynaklarında, gerekse tarîkat büyüklerinin söz ve sohbetlerinde intisâb edip seyr u sülûke girmeyen kişinin durumunun çok kötü olduğunu gösteren ifâdelere pek sık rastlanmaz. Ancak seyr u sülûk ehlini istihfâf eden bâzı kimselerin durumlarının vehâmetini gösteren rivâyetlere rastlamak mümkündür. Sâdece intisâb etmiş olmak ve bunu bir varlık sebebi görmek doğru değildir.

Allah’ın kullarını ve dostlarını sevmek, sevenlerle beraber olmak “kişi sevdiğiyle beraberdir[1] ilkesine göre mânevî kazanç sağlar. Nitekim Buhârî’nin rivâyet ettiği uzunca bir hadîste Allah, kendisi için bir araya gelen ve zikreden kullarını bağışladığını; hattâ dünyevî bir amaçla o zikredenlerin arasında bulunan kimsenin de bu bağışlanmadan hissedâr olduğunu belirtmektedir.[2] Bu hadîs iyiler ve zikir ehli arasında bulunmanın kurtuluşa vesîle olacağını belirtmekte; bir bakıma iyiler ve zikir ehliyle birlikteliğe teşvîk etmektedir. Tasavvuf erbâbının ümidi, belki bu hadîsteki ehl-i zikir ile birlikte bulunanlara gelecek rahmet müjdesidir.

[1].     Buhârî, Edeb, 96; Müslim, Birr, 165.

[2].     Buhârî, Deavât, 66.

Kaynak: Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 300 Soruda Tasavvufi Hayat, Erkam Yayınları