İnsanın Mânevi Hayâtı Nasıl Değişir?

İbadet Hayatımız

İnsan ki­mi se­ver ve kiminle daha çok dü­şüp kal­kar­sa kı­yâ­met­te de onun­la haş­ro­lunu­r.

Her hususta olduğu gibi sâlihlerle beraber olup fâsıklardan sakınmak hususunda da kalpteki hassâsiyet arttıkça ölçüler de incelir, herkesin far­k e­demediği nice tecellîle­r hissedilir. Bunun bir misâli olan şu hâdise pek ibretlidir:

Sâmi Efendi Hazretleri’nin sevenlerinden Seyfi Baba, keşfi açık, hâl ehli bir zâttı. Topkapı’da oturuyordu. Bir gün Erenköyʼe, Sâmi Efendi Haz­retleriʼni ziyarete gelmişti. Ancak devlethâneye girer girmez düşüp bayıldı. Onu karşılayıp üstâdın huzûruna iletecek olan kişi, telâşla üzerine su döküp ayılmasını temin ettikten sonra:

“‒Hemen bir doktor çağıralım!” dediğinde Seyfi Baba bitkin bir hâlde müdâhale etti:

“–Hayır evlâdım! Doktor filân çağırmayın; hâlimin maddî bir hastalıkla alâkası yok! Topkapı’dan Erenköy’e gelene kadar yollarda rastladığım isyan ehli ve isyan yerlerindeki kasvet tesir etti ve bu tertemiz kapıdan girip birden içerideki rûhâniyete nâil olunca gönlüm dayanamadı. Bu­ra­da­ki mâ­ne­vî ik­lî­min be­re­ke­ti ve ârif­ler sul­tâ­nı Sâ­mi Efen­di’nin him­me­tiy­le bi­raz­dan hiç­bir şe­yim kal­maz.” de­di.

“KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERABERDİR”

Hâllerdeki sirâyet, gayr-i ihtiyârî beraberliklerde bile bu kadar tesirli olurken takvâ ehli bir müʼminin kendi irâde ve arzusuyla gâfillerle dü­şüp kalkması asla düşünülemez. Bu hususta gösterilen hassâsiyet noksanlığı, kişiyi ebedî hüsrâna kadar sürükleyebilir. Nitekim hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere:

“Ki­şi sev­diği ile be­ra­ber­dir.” (Buhârî, Edeb, 96) Yani insan ki­mi se­ver ve kiminle daha çok dü­şüp kal­kar­sa kı­yâ­met­te de onun­la haş­ro­lunu­r.

HAYATINIZ DEĞİŞEBİLİR!

Şeyh Sâ­dî-i Şî­râ­zî, hâl­ler­de­ki si­râ­yetin, kişinin mânevî hayâtını nasıl değiştirebildiğine dâir şu misalleri verir:

“As­hâb-ı Kehf’in kö­pe­ği, sâ­dık­lar­la be­ra­ber ol­du­ğu için bü­yük bir şe­ref ka­zan­dı; nâ­mı Kur’ân-ı Ke­rîm’e ve ta­ri­he geç­ti. Lût Peygamberʼin ka­rı­sı ise fâ­sık­lar­la be­ra­ber ol­du­ğu için küf­re dû­çâr ol­du.”

Ubey­dul­lâh Ah­râr Hazretleri de bu hu­sus­ta sevenlerini şöyle îkâz etmiştir:

“Ağ­yâr ve bî­gâ­ne­ler­le be­ra­ber ol­mak, kal­be fü­tûr, rû­ha da­ğı­nık­lık ve gön­le pe­ri­şan­lık ve­rir.”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 2, Erkam Yayınları, 2012