İnsan Ölünce Şu Üç Şeyden Dolayı Amel Defteri Kapanmaz

İbadet Hayatımız

İnsan öldükten sonra amel defterini kapatmayan üç şey nedir? Hadisi şerifi nasıl anlamalı ve amel etmeliyiz?

Vefât eden bir mü’min için her zaman istiğfâr etmek, onun adına sadakalar vermek ve Kur’ân okumak, güzel amellerdir. Nitekim hadîs-i şerifte buyurulur:

“İnsan ölünce, şu üç ameli dışında bütün amellerinin sevâbı kesilir:

  • Sadaka-i câriye,
  • Kendisinden istifâde edilen ilim,
  • Arkasından duâ eden hayırlı evlât.” (Müslim, Vasiyet, 14; Tirmizî, Ahkâm, 36)

Ne güzel bir müjde!

Bu müjdeden istifâde edebilmek için bir müslüman; vefât eden büyüklerine, yakınlarına Kur’ân okuyup bağışlamalı, onlar için Allâh’a duâ etmeli, yine onların hayrına her dâim bol bol sadakalar vermeli, ikramlarda bulunmalı ve dîni müesseselere revaç vermelidir.

Bunları edâ etmek husûsunda;

Toplumda birtakım hayırlı, güzel ve faydalı usûl ve uygulamaların ancak «hasene» çerçevesinde oluşmasında ve yerleşmesinde beis yoktur. Haddizâtında bol bol Kur’ân okunsun, ikramlar yapılsın, fukarâ sevindirilsin diye çeşit çeşit merasimler oluşmuş ve yapılagelmiştir. Bunların «hasene» çerçevesinde şer‘-i şerîfe uygun olarak yaşatılması da güzeldir. Hayra vesiledir.

Ancak;

Bu güzel hususları, şer‘î çizgiden çıkarıp da «hasene» çerçevesini aşmak, yani farz gibi bir vecîbe olarak telâkkî etmek ve ettirmek, asla doğru değildir.

Yani vefât eden kimsenin ardınca 7’si, 40’ı, 52’si gibi ihdâs edilen günleri, olmazsa olmaz bir farz gibi görmek son derece mahzurludur, bid‘attir. Fakat o günlerde Kur’ân okumayı terk ettirmek de aynı derecede mahzurlu ve gaflettir.

Burada;

Bid‘at olan husus, Kur’ân okumak değil, onu sadece bazı günlere tahsis etmek ve buna şartlanmaktır. Oysa vefât eden için Kur’ân tilâveti, ne o günlere mahsustur, ne de o günlerde okunması yasaktır.

Yani;

Sonradan sosyal şartlar dolayısıyla meselâ vefât eden bir aile büyüğünün sene-i devriyesinde bir araya gelmek ve bunu da bir Kur’ân meclisi olarak değerlendirmek gayesiyle organize olabilmek açısından bazı günleri belirlemek gayet normaldir, lâkin bu günleri dînin farzı, vâcibi ve sünneti imiş gibi görmek ve mecbur tutmak da asla câiz değil. Tabiî ki o günlerde okumayı yasaklamak da câiz değildir.

Ayrıca şunu da unutmamalı:

Vefât edenlerin ardınca Kur’ân okumayı ve ikramlarda bulunmayı, sadece belli günlere şartlandırmak, diğer günleri Kur’ân ile değerlendirmek husûsunda hem ihmallere hem gaflete sebebiyet verebilmektedir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2023 Ay: Eylül, Sayı: 223