İmanı Tehlikeye Atan Amel

İbadet Hayatımız

Hepimizin farkında olmadan dahi olsa arkadaşlarımızla, ailemizle iken geçirdiğimiz vakitlerde, gündelik hayatta yaptığımız fakat imanı tehlikeye atan amel... 

“Kul, şakalaşırken yalan söylemeyi ve haklı bile olsa tartışmayı terk etmedikçe tam iman etmiş olamaz.” (Ahmed, II, 352, 364; Heysemî, I, 92)

“Yazıklar olsun o kimseye ki, konuşur da insanları güldürmek için yalan söyler! Yazıklar olsun ona, yazıklar olsun ona!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80/4990; Tirmizî, Zühd, 10/2315)

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Ey îmân edenler! Allah’a karşı takvâ üzere bulunun ve sözü doğru söyleyin ki Allah amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın! Her kim Allah’a ve Rasûlü’ne itâat ederse, o hakîkaten büyük bir kurtuluşa ermiş olur.” (Ahzâb, 70-71)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Ben, haklı bile olsa münâkaşayı terk eden kimseye cennetin kenarında bir köşk verileceğine kefîlim. Şakadan bile olsa, yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim. Ahlakını güzelleştiren kişiye de cennetin en üstünde bir köşk verileceğine kefîlim.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 7/4800; Tirmizî, Birr, 58/1993; İbn-i Mâce, Mukaddime, 7)

Yalandan sakınmayan insanın imanı tam olmaz ise, amellerinin tam olması hiç beklenemez. Nitekim Peygamber Efendimiz oruç hakkında şu îkâzda bulunur:

“Kim yalanı ve onunla iş yapmayı terk etmezse, Allah’ın o kimsenin yemesini ve içmesini bırakmasına ihtiyâcı yoktur.” (Buhârî, Savm, 8)

Bütün bunlar, müslümanların yalan karşısında çok titiz davranmaları gerektiğini gösterir. Hatta espiri ve şaka bile olsa yalanın yanına yaklaşmamak lâzımdır. Peygamber Efendimiz, muhtelif zamanlarda ashâbına şakalar yapmış, ancak bunların hepsinde doğru sözler söylemiştir. Bu husustaki îkâz ve irşatlarından bir kısmı şöyledir:

“Kul, şakalaşırken yalan söylemeyi ve haklı bile olsa tartışmayı terk etmedikçe tam iman etmiş olamaz.” (Ahmed, II, 352, 364; Heysemî, I, 92)

“Yazıklar olsun o kimseye ki, konuşur da insanları güldürmek için yalan söyler! Yazıklar olsun ona, yazıklar olsun ona!” (Ebû Dâvûd, Edeb, 80/4990; Tirmizî, Zühd, 10/2315)

Kaynak: Altınoluk Dergisi, 2g1d hizmeti