İki Âdil Şâhit

İbadet Hayatımız

Sıra dışı­ hâl­le­rin ke­râ­met­ten far­kı­nı an­la­ya­bil­mek, ilim işi­dir.

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri buyurur:

“Ehlullahʼtan mânevî zuhûrat ve tulûatları karşısında firâset ve dirâyet sahibi olanlar, o hâlleri şer’î ölçülerle mîzân ederler. Eğer bu hâller şer’î ölçülere uygun ise onlara îtimâd edip izhâr ederler, tatbikâta geçirirler. Fakat kendilerinde vukû bulan bu hâller şer’î ölçülere aykırı ise onlara îtibâr etmez, ilgi ve alâka göstermezler.

Bir Hak dostu buyuruyor ki:

Kalbimden gelen sözü iki âdil şâhit olan Kur’ân ve Sünnet ile kontrol etmeden kabûl etmem.”

Cü­neyd-i Bağ­dâ­dî -kud­di­se sir­ruh-:

“Bir ki­şi­yi ha­va­da uçar­ken gör­se­niz, hâ­li Ki­tap ve Sün­ne­tʼe uy­mu­yor­sa bu bir (kerâmet değil) is­tid­raç­tır.” bu­yu­rur.

İSTİDRAÇ NE DEMEK?

İstidraç; kâ­fir, fâ­sık veya mü­te­şey­yıh, ya­ni ve­lî ol­ma­dı­ğı hâl­de ve­lî­lik iddiâ eden bâ­zı şa­hıs­lar­dan zuhûr eden, ev­li­yâ­nın ke­râ­me­ti­ne ben­zer bir­ta­kım fev­ka­lâ­de hâllerdir. On­la­rın arzu ve id­di­âla­rı­na uy­gun ola­rak mey­da­na ge­len bu tür sıra dışı hâlle­r, ekseriyetle bir­ta­kım rû­hî tem­rin­ler netice­sin­de ger­çek­le­şir. Ya­ni ruh­ta­ki bâ­zı kâ­bi­li­yet­le­ri, din dı­şı bir­ta­kım te­sir­ler­le de kuv­ve­den fi­ile çı­kar­mak müm­kün­dür. Me­se­lâ Hind fa­kir­le­ri de ri­yâ­zat yo­luy­la rû­hî bir kuv­ve­te ula­şır­lar. Bâ­zen de bu, si­hir ve­ya cin­nî­ler­den “hud­dâm” kul­lan­mak sû­re­tiy­le vâ­kî olur. Bâzı insanlar da bunu, şâhit olanların nazarına tesir ederek illüzyon veya hayal mahsulü olarak gösterirler.

İLİM İŞİ

Bu gi­bi sıra dışı­ hâl­le­rin ke­râ­met­ten far­kı­nı an­la­ya­bil­mek, ilim işi­dir. Fa­kat şu ka­da­rı­nı söyleyebiliriz ki, yukarıda zikrettiğimiz misallerden anlaşılacağı üzere böy­le­ kimsele­ri­n büyük bir kısmının hayat tarzı “tak­vâ” öl­çü­le­ri içinde değildir. Bun­lar, Kurʼânʼa ve Sün­netʼe uyma­ husûsunda noksandırlar. Hattâ bir kısmı büsbütün İslâm dışıdırlar. Esâsen ilk dik­kat edi­lmesi gereken nok­ta da bu­dur.

Demek ki bir müʼmin, kalp âleminde hangi hâl ve zuhûrat ile karşılaşırsa karşılaşsın, onlara takılıp kalmamalı; her gördüğü rüyayı sâdık ve Rahmânî rüya zannetmemeli, kendisine dâimâ Kitap ve Sünnetʼi kıstas almalı, gâyesinin Allâhʼın rızâsını tahsil ve Oʼna yaklaşmak olduğunu hiçbir zaman hatırından çıkarmamalıdır. Kendi görüş ve ölçülerini Kitap ve Sünnetʼten öncelikli görme gaflet ve cürʼetine düşmemeli, şu ilâhî îkâzı bir hayat düstûru edinmelidir:

“Ey îmân edenler! Allâhʼın ve Rasûl’ünün önüne geçmeyin. Allahʼtan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.” (el-Hucurât, 1)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013