İblisin İnsanı Saptırmak İçin Üzerinde Oturduğu Yol

İMAN

İblis, “Beni azdırmana karşılık, and olsun ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!” derken ne demek istiyor ve pratikte bu dediklerini nasıl gerçekleştiriyor?

İnsanın apaçık bir düşmanı olan şeytan, hak yoldan saptırmak, günah ve isyanlara sürüklemek için bir müʼmini kandıramayınca, taktik değiştirerek bu defa sûret-i haktan görünür. Nitekim şu âyet-i kerîme, İblisʼin Cenâb-ı Hakkʼa bir hitâbını şöyle haber vermektedir.

“SEN’İN SIRÂT-I MÜSTAKÎMİNİN (DOSDOĞRU YOLUNUN) ÜSTÜNE OTURACAĞIM”

“…Andolsun onları (insanoğlunu) saptırmak için Sen’in sırât-ı müstakîminin (dosdoğru yolunun) üstüne oturacağım.” (el-A’râf, 16)

Yani İblis, sadece bozuk ve yanlış yollarda değil, sırât-ı müstakîm üzerinde de saptırma vazifesini icrâ eder.

Meselâ, bir câmi veya hayır müessesesi yaptırmasına mânî olamadığı kimseye bu defa, o esere kendi ismini verdirmeyi telkin eder. Böylece ihlâsı zedeleyerek yapılan hayrın ecrini, riyâ, şöhret ve kibirle yok etmeye çalışır.

Bu itibarla bir müʼmin, yaptırdığı bir câmi, Kurʼân kursu gibi hayrâta kendi ismini vermekten sakınmalıdır. Fakat kendisi vefât ettikten sonra sevdikleri tarafından adının verilmesinde bir mahzur yoktur. Bilâkis rahmetle yâd edilmesine vesîle olur.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Müslümanın Gönül Dünyası, Erkam Yayınları