Hz. Ebubekir’in Tevâzuu, Merhameti ve Affediciliği

Sahabiler

Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- halîfeliği döneminde de, önceki mütevâzı ve zâhidâne hayatına devam etti. Daha evvel çevresindeki yetim kızların koyunlarını sağıverir, ihtiyaçlarını karşılardı. Halîfe olduktan sonra komşuları, artık onun meşgalelerinin artacağını, belki hayat şartlarının değişeceğini, artık bu hizmetleri göremeyeceğini düşünmüşlerdi. Ancak değişen bir şey olmadı. O, aynı mütevâzı hâliyle yetimlerin koyunlarını sağmaya ve ihtiyaçlarını bizzat karşılamaya devam etti.[1]

Cenâb-ı Hak böylesine güzel bir ahlâka sahip olan kullarını medhederek şöyle buyurur:

“Rahmân’ın (rahmetinin tecellî ettiği has) kulları, yeryüzünde tevâzû ve vakar ile yürürler…” (el-Furkân, 63)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:

“Ümmetim içinde ümmetime karşı en merhametli olan kişi, Ebû Bekir’dir…” (Tirmizî, Menâkıb, 32/3790-3791)

Hazret-i Sıddîk -radıyallâhu anh-, kalbindeki yumuşaklık, lûtuf, şefkat ve merhameti sebebiyle “Evvâh” lâkabıyla da anılırdı.[2]

Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ashâb-ı kirâmın arasında otururken, bir kişi gelip Hazret-i Ebû Bekir’e hakaret ederek onu üzdü. Ancak Ebû Bekir -radıyallâhu anh- sükût edip cevap vermedi. O kimse ikinci defa aynı şekilde hakaret ederek eziyet verdi. Ebû Bekir -radıyallâhu anh- yine sükût etti. Adam üçüncü sefer de hakaret edince, Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ona hak ettiği cevâbı verdi. Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hemen kalkıp yürüdü. Hazret-i Ebû Bekir de hemen ardından yetişerek:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü, yoksa bana darıldınız mı?” dedi.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Hayır, darılmadım. Semâdan bir melek inmiş, o kimsenin sana söylediklerini yalanlıyor, senin adına ona cevap veriyordu. Sen karşılık verip intikamını alınca melek gitti, onun yerine şeytan geldi. Bir yere şeytan gelince ben orada durmam!” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Edeb, 41/4896)

[1] Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 80.

[2] İbn-i Sa‘d, III, 171.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları