Hz. Ebubekir’in (r.a.) Fazileti

Sahabiler

Kur’an-ı Kerim’de ikinin ikincisi olarak bildirilen Hz. Ebubekir’in (r.a.) fazileti nedir?

“Ey müminler, eğer siz Rasûlullah’a yardım etmezseniz, bundan evvel Allah Teâlâ muhakkak Rasûlü’ne yardım etti. Şu zamanki, o zamanda iki kişinin ikincisi olduğu halde Mekke kâfirleri Rasûlullah’ı Mekke’den çıkardılar ve o zaman (Cebel-i Sevr’de) mağarada idiler. Ve o mağarada bulundukları sırada Rasûlullah kemal-i tevekkül ve metânetle, “Korkma, mahzûn olma; zira Allah’ın inâyeti bizimle beraberdir diyordu.” (Tevbe Sûresi / 40)

HZ. EBUBEKİR’İN (R.A.) FAZİLETİ

Âyet-i celile, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, Allah’ın yardımının muhakkak olduğunu beyan etmiştir. Zira “Allah Teâlâ bundan evvel Rasûlü’ne nasıl ki yardım etti ise yine yardım edecektir. Allah Teâlâ, Rasûlü’ne yardımı, dinini i’zâzı ve erbâb-ı dine ta’zimi tekeffül etti. Siz ister iseniz muavenet etmeyin, Cenab-ı Hakk kelimesini i’lâ buyuracak ve Rasûlü’ne muâvenet edecek” demektir.

Ebûbekir radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri’nin sahibi ve ashâbı cümlesinden olduğuna, âyet-i celile açıktan ve katî surette delâlet ettiğinden bir kimse Ebûbekir radıyallahu anh Hazretleri’nin sahâbeden olduğunu inkâr ederse kâfir olur. Zira nass-ı Kur’an’ı inkârdır.

Ebûbekir Sıddîk radıyallahu anh, sohbet-i celile-i nebeviyeye o kadar mülâzım idi ki, emr-i risâletpenâhî ile hac ve gazâ gibi bazı münferid sefer istisnâ edilirse hazarda huzûr-ı şerif-i risâletpenâhîden ayrılmadığı gibi bütün gazevât ve ictimalarda Fahr-i Kâinat Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerine gölge gibi ittisalini kaybetmemiştir. En tehlikeli yerlerde beraberdi. Her nerede olsa onun yardımcısı olurdu. Gâr’da refik-ı cân-fedâsı o idi.

Uhud’da, Huneyn’de herkesin başı sıkılıp dağıldığı dakikalarda karîn-i cansiperi olmuş, peder-i mihribânı ile evlâd iyâl ve mal menâlini hep onun yoluna fedâ etmişti. O derecede ki Habib-i Huda aleyhi efdalü’t-tehâyâ Efendimiz hazretleri Ebûbekir’in malından kendi gibi tasarruf buyurdu.

Ebûbekir radıyallahu anh’ın iman ettiği gün kırk bin dirhem veya dinar malı vardı. Hicret ettiği gün yalnız beş bin dirhem veya dinarı kalmıştı. Ki üst tarafını yani elinde kalan meblağı da hep rıza-i ilâhî ve Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem uğrunda bezletmişti. Ve ezcümle mü’min olduklarından dolayı müşriklerin zulüm ve işkencelerine düçâr olan birçok zuafây-ı müslimîni küffârın kayd-ı esâret ve işkencelerinden kurtarmıştı.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’ın rivâyet ettiği İmam Ahmet bin Hanbel’in “Müsned” indeki hadîs-i şerîfte:

“Ebûbekir’in malından fâidemend olduğum kadar hiçbir maldan fâidemend olmuş değilim.” buyrulmuştur.

Tirmîzî’deki hadîs-i şerîfte: “Hiç bir kimsenin bizde mükâfatını vermediğimiz bir iyiliği kalmamıştır. Yalnız Ebûbekir müstesna… Onun bize öyle iyilikleri vardır ki onların mükâfatını kıyamet gününde Allah Teâlâ hazretleri verecektir.” buyurmuştur. Ve diğer ehâdîs-i nebeviye Ebûbekir radıyallahu anh’ın sehây-ı pesendîdesine şâhittir. “Velleyl sûresi”nin nısf-ı âhiri de o sehânın Arş-ı Rahmândan nüzûl eden bürhan-ı tasdîkıdır.

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Hazret-i Ebûbekir, s.44- Erkam Yayınları