Hz. Ebubekir (r.a.) Kimdir Kısaca

KİM KİMDİR?

Dr. Murat Kaya, bilinmeyen yönleriyle Hz. Ebû Bekir'in (ra) hayâtını anlatıyor. Hz. Ebubekir (r.a.) kimdir kısaca...

İsmi Abdullah’tır. Atası Mürre bin Kâ’b’da, Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in nesebiyle birleşir. Babası, “Ebû Kuhâfe” künyesiyle meşhurdur. Annesi Ümmü’l-Hayr Selmâ bint-i Sahr’dır. Ebû Bekir (r.a), Peygamber Efendimiz’den iki sene sonra Mekke’de doğmuştur.

Sevimli, hoşsohbet, uysal, muâmelesi ve ahlâkı güzel bir kimseydi. İnsanlar onunla kolayca tanışır ve hemen kendisine ısınırdı. Hem câhiliye hem de İslâm döneminde kimseye üstünlük taslamamıştı. Mütevâzi, vakûr, cömert ve âlicenap bir kimseydi.

Kureyş içinde zengin, doğru sözlü, dürüst ve cömert bir kimse olarak tanınırdı. Akrabasını ziyaret eder, onları kollayıp gözetir, yoksullara ve darda kalanlara yardım eder, misafirlere ikramda bulunurdu. Kureyş’in diyet işlerine bakar ve kan davalarını karara bağlardı. Bu hususta onun verdiği karara herkes uyardı. Çünkü kendisini tanıyan insanlar ona itimad ederlerdi.

FAZÎLETLERİ

Ebû Bekir (r.a), Peygamber Efendimiz’in en samimi dostu, yâr-ı ğâr’ı (mağara arkadaşı), kayınpederi, veziri, müsteşârı ve ilk halifesidir. Rasûlullah’a olan emsalsiz sadâkati, tam güveni ve bağlılığı sebebiyle “Sıddîk” unvanını almıştır.

Ebû Bekir (r.a), güzel konuşan bir hatip idi. Onun tesirli konuşmaları fesâhat ve belâğat bakımından olduğu kadar muhtevâ îtibarıyla da yüksek bir seviyeye sâhipti.

İLK MÜSLÜMAN ERKEK

Ensâb İlmi’nde zirve idi. Kureyş’in ve diğer Arap kabilelerinin neseplerini, mühim şahsiyetlerini ve önemli olaylarını teferruatına varıncaya kadar bilirdi. İslâm’dan önceki 38 yıllık hayatında içki kullanmamış, putlara tapmamış, nezih bir hayat yaşamıştır. Allah Rasûlü (s.a.v), peygamber olduğunu bildirdiğinde, O’na hemen iman etmiştir. Erkeklerden ilk müslüman o’dur.

Hz. Ebû Bekir (r.a), müslüman olduktan sonra Allah Rasûlü’nü (s.a.v) her hususta destekler, kuvvetli Ensâb ilmi sâyesinde çeşitli kabile mensuplarıyla kolayca tanışmasına yardımcı olurdu. Mekke’de gönülleri, Kur’ân tilavetiyle yumuşatarak İslâm’a ısındırırdı. Çünkü o, yufka yürekli, yumuşak huylu, halim-selim bir insandı. Şefkât ve merhametinin çokluğu sebebiyle “Evvâh” lakâbıyla anılır ve herkes tarafından sevilirdi.

Bilgili ve hoş sohbet olduğu için pek çok husûsta insanlar yanına gelir, görüşlerinden istifâde ederlerdi. O da uygun gördüğü kimseleri Allah’a ve İslâm’a dâvet ederdi. Onun delâletiyle Zübeyr bin Avvâm, Osman bin Affân, Talha bin Ubeydullah, Sa’d bin Ebi Vakkâs, Abdurrahmân bin Avf gibi pek çok sahâbî müslüman olmuştur.

EN ZOR ANLARDA RASÛLULLAH'IN YANINDAYDI

Ebû Bekir (r.a), güzel ahlâk sâhibi, doğru ve dürüst bir tüccardı. Mâlî imkânları ve sosyal itibarı oldukça yüksekti. Müslümanların dar zamanlarında, bilhassa Mekke devrinin ilk yıllarında İslâm’a giren ve bu sebeple işkencelere mâruz kalan köleleri sahiplerinden büyük paralarla satın alıp âzâd ederdi. Allah Rasûlü’nün gazvelerinde en büyük mâlî yardımları dâima o yapardı. Fahr-i Kâinât (s.a.v) Efendimiz’e peygamberlik geldiğinde 40 bin dirhem servete mâlikti. Malının büyük bir kısmını İslâm uğrunda infâk etti, kalan 5 bin dirhemi de hicret esnâsında yanına alarak yola çıktı. O, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in herhangi bir seriyye ile gönderdiği ve hac emîri tayin ettiği günler hâriç Rasûl-i Ekrem Efendimiz’den hiç ayrılmadı:

Bedir’de zafer elde edilip herkes ganimet toplamaya koyulduğunda Hz. Ebû Bekir (r.a), birkaç kişiyle birlikte herhangi bir saldırı ihtimâline karşı Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in yanındaydı.

Uhud’da, savaşın başından sonuna kadar Efendimiz’in yanındaydı. En zor anlarda Allah Rasûlü’nü koruyan on dört sahâbîden biri Ebû Bekir (r.a) idi. Rasûlullah (s.a.v), miğferinden birkaç halkanın şakaklarına batmasıyla yaralandığında ilk koşan yine Hz. Ebû Bekir (r.a) oldu. Hendek’te elbisesiyle toprak taşıdı.

Huneyn’de, savaş müslümanların aleyhine döndüğü esnâda Ebû Bekir (r.a) birkaç kişiyle birlikte Allah Rasûlü’nün yanındaydı. Savaştan sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v) kendisine ve âilesine düşen esirleri serbest bıraktığını ilan ettiğinde Hz. Ebû Bekir (r.a) hemen ayağa kalktı ve kendi âilesine düşen esirlerin de serbest olduğunu bildirdi.

Medîne’de kıtlığın hüküm sürdüğü bir sene Allah Rasûlü (s.a.v) Cuma hutbesi okurken şehre bir kervanın geldiği duyulmuştu. Herkes ihtiyacını karşılamak için ona koştu, Hz. Ebû Bekir (r.a) yine on iki sahâbî ile birlikte Allah Rasûlü’nün yanında kaldı.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), hasta oldukları son günlerinde, imamlığa ısrarla Hz. Ebû Bekir’i geçirdiler ve kendileri de onun arkasında namaz kıldılar.

İLK HALİFE

İslâm’ın ilk halifesi olan ve iki seneyi aşkın bir müddet bu vazîfeyi yürüten Hz. Ebû Bekir (r.a), ridde olayları denilen dinden dönme fitnelerini fevkalâde bir dirâyetle bastırdı. Böylece İslâm devletinin dağılmasını engellediği gibi fetihlerin devamını da sağlamış oldu. Kur’ân-ı Kerîm onun hilafeti döneminde toplanıp bir araya getirildi.

Ebû Bekir (r.a) ahâlînin dînî eğitimine çok ehemmiyet verir, bizzat kendisi de bununla meşgul olurdu. Abdullah ibn-i Ömer’in haber verdiğine göre Ebû Bekir (r.a), mekteplerde çocuklara öğretir gibi, minberde onlara Teşehhüd’ü öğretirmiş.”

Hilafeti esnâsında kısacık bir zaman dilimine pek çok mühim hizmetler sığdırdı. Bu yönüyle onun hilâfeti, “az zamanda çok iş yapmak” husûsunda darb-ı mesel olarak kullanıldı.

VEFÂTI

Peygamber (s.a.v) Efendimiz’e tâbî olmak ve onu izlemekteki hassasiyeti ile ashâb arasında temâyüz eden Hz. Ebû Bekir (r.a), hicrî 13 senesinde Medine-i Münevvere’de 63 yaşında vefat etti ve pek sevdiği Rasûl-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in yanına defnedildi.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) gibi 63 yaşında vefât etmişti. O gün tarih 22 Cemâziyelâhir 13 (23 Ağustos 634) idi. Son sözleri şu âyet-i kerîmedeki niyâz olmuştu:

“…(Allâh’ım!) Canımı müslüman olarak al ve beni sâlihler zümresine ilhâk eyle!” (Yûsuf, 101)

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Ebû Bekir'den 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları, 2015