Hüdâyi Hazretleri’nin Sultanlarla Münasebeti

Abidevi Şahsiyetler

Kaynakların bir kısmı ile menkıbelerde Hüdâyî’nin saray muhiti ile ilk temasının Sultan I. Ahmed zamanında olduğu ifade edilmekte ise de onun pâdişahlara yazdığı mektuplardan bu münasebetlerin III. Murad zamanında başladığı anlaşılmaktadır.

Hüdâyî’nin çoğunluğunu III. Murad’a yazdığı mektuplarında pâdişaha Hak ve halka hizmet yolunda pek güzel tavsiye ve öğütleri yer almaktadır. Bunlardan çok ilgi çekici olanlarından birkaçını sâdeleştirerek buraya alıyoruz.

Sultana Şerîat ve Tarîkat Dersi

“Şeriat gemisine binip takvâ yelkenini açarak hakikat denizinde Hakk’a muhabbet rüzgârıyla itidâl ve istikamet üzre yol al! Zâhirin ve bâtının şartlarını; yâni şerîat ahkâmı ile tarîkat ve hakikat esaslarını tam olarak yerine getir. Adâlet dedikleri budur.”

Pâdişaha Adâlet Tavsiyesi

“Saadetli Pâdişahım, sizin saltanatınız zamanında olan kuvvet, kudret ve şevket hiçbir zaman olmamıştır... Allah ve Rasûlü’nün biricik arzusu zulmün kaldırılıp adâletin ikamesidir. Bid’atlerin atılıp sünnetin ihyâsıdır, şerîat ahkâmının icrâsıdır.”

Sultanı Halka Merhamete Dâveti

“Allah’ın kulları sizden merhamet umar. Eğer halka merhametle muâmele etmezseniz ihânet etmiş olursunuz. Gönülleri kırılıp nefretle sizden yüz çevirirler ve sizden hayır duâyı keserler.”

Pâdişah’tan Halka Odun Temîni Ricâsı

“Sakarya suyunu geçip odun tedarikini murâd edinmişsiniz. Halk bundan çok memnûn olmuştur. Çünkü ihtiyaç çoktur, odunun bedeli dahi yoktur. Merhûm Dedeniz Sultan Süleyman Hân, Kâğıthâne suyunu getirip halka su ile ziyafet çekmişti. Siz de odun getirterek halkı sevindiriniz.”

VAZİFESİNİN HALKI İBADETE TEŞVİK BİLİNCİ

Bizim işimiz, ashâb-ı gurur ve gaflet olanları nasihat ve vaaz ile ikaz ve irşâd etmektir. Takvâ yoluna girip amel-i sâlih işlemeye teşviktir. Böylece müslihin nev’inden olmak, Allah’tan murâdımızdır. Müfsid ve müstedriclerden olmaktan Allah’a sığınırız.”

Gerek saray çevresi, gerekse devlet ricâli onu benimseyince nüfuzu gün geçtikçe arttı. Ferhad Paşa ile Tebriz seferine katıldı.

İstanbul tarafında irşad hizmetiyle meşgul olduğu bir sırada Üsküdar tarafına geçmeye karar vererek oradan kendisine tekke ve cami yeri satın aldı ve bir dergâh inşasına başladı. Tekke inşaatıyla daha yakından ilgilenebilmek için evini Üsküdar’a, Rûmî Mehmed Paşa Camii civarına nakletti. 1003/1594 yılında yani III. Murad’ın saltanatının sona erdiği günlerde tekkenin inşaatı tamamlandı. Ancak Hüdâyî, Üsküdar’dan dört yıl süre ile Fâtih camiindeki vaaz hizmetine devam etti. Fâtih camiindeki görevini bırakınca bir süre Üsküdar Mihrimah Sultan Camii vâizliğinde bulundu.

III. Murad’ın yerine saltanata geçen oğlu III. Mehmed zamanında Hüdâyî genellikle Üsküdar ve civarındaki irşad hizmetine devam etti. III. Murad ile çok yakın ve sıcak ilişkiler içinde görülen Hüdâyî’nin III. Mehmed ile aynı yakın ilişkiler içinde olduğunu söylemek zordur. Bunda belki de yeni sultanın daha çok Halveti ricalinden Şemseddin Sivasî ve onun yeğenlerine ilgi duyması da âmil olmuş olabilir.

Kaynak: Aziz Mahmud Hüdâyi Hayatı ve Menkıbeleri, Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, Aziz Mahmud Hüdâyi Vakfı Yayınları, 2004