Hizmete Adanan Bir Ömür "Ahmet Yıldırım Hocaefendi"

Abidevi Şahsiyetler

Altınoluk dergisi Aralık 2022 sayısında yazar Ahmet Karakaya'nın Hizmete Adanan Bir Ömür "Ahmet Yıldırım Hocaefendi" başlığı ile kaleme aldığı makaleyi istifadenize sunuyoruz.

Gönülden güzel bir mü’min olduğuna şahadet ettiğimiz Ahmet Yıldırım hocamız Çankırı’nın Yapraklı ilçesi İkizören Köyü’nde hayata gözlerini açmış ve ilköğretimini de yine burada tamamlamıştır. Hafızlık eğitimini Niyaziye Medresesi Saray imamlarından Hacı Hafız Sarıkaya Hocaefendi’den aldıktan sonra Çankırı’nın değişik köylerinde imamlık yapmıştır. 1966’da Ankara’ya gelerek Haymana Merkez Camii’nde imam hatip görevine başlamış, bu sırada Haymana eşrafından Hacı Ömer Saraç Efendi ile yolları kesişmiştir.  Hacı Ömer Saraç Efendi’nin vesilesiyle Rıza Çöllü Efendi ile görüşmüş ve istiharesi akabinde Mahmut Sami Ramazanoğlu kuddise sirruh'a intisab etmiştir. 1983’te Ankara ilinin Yenimahalle ilçesinde Mevlana Fatih Camii’ne imam olarak tayin edilmiş, 2004 yılında Canfeda Camii’nden emekli olmuştur.

Hacı Gedikli Efendi ile Tanışması

Hak yolundaki istikrarlı yürüyüşü kendisine rehber tayin ettiği hayatında ve kişiliğinde önemli izler bırakan Hacı Gedikli Efendi ile pekişmiştir. Kendisi her sohbetinden evvel muhakkak derslerine çalışarak sohbetine itina ile hazırlanır ve sanki üstadı oradaymışçasına sohbetini huşu ile yapardı. Her pazartesi ve perşembe oruçlarını yaz kış, hastalık demeden ve dinlemeden tutar, bunu sağlığının sadakası olarak görürdü. Bir gün okuduğu bir kitaptan öylesine etkilendi ki abdest namazı kılmadan hiçbir işini yapmamayı kendine şiar edindi. Bu husus hayatına öylesine zuhur etti ki abdestsiz adım atmazdı. Gece ibadetlerinde hiçbir zaman saat kurmazdı. Bedeni bu hususta bir alarm görevi üstlenirdi. Her gün belirlediği kadar cüz okumadan gününü sonlandırmazdı.

Ağabeyim dediği Hacı Gedikli hayatta ikende vefat ettikten sonra üzerine vasfedilen hizmet sorumluluğunu derin bir sadakat ile üstlendi. Üstadının kendisine 2001’de vermiş olduğu bu vazifede yapmış olduğu her hizmeti istişare ederek yapmaya gayret gösterdi ve istişareyi hayatında şiar edindi. Üstadına ve hizmetine o kadar bağlıydı ki sabahın erken vaktinde evden hizmet aşkıyla çıkar; yatsı ezanından evvel evine girmezdi. Cemaat ile namaz kılmaya özen gösterir sabah namazlarını dahi camii cemaati ile kılardı.

2020 yılının Ağustos ayında tüm dünyayı saran Covid-19 salgını kendisini de yakalamış ve yetmiş gün yoğun bakımda yatmasına neden olmuştu. “Yoğun bakımda meleğinden zebanisine, münker nekirden şeytanına hepsini, tefekkür-ü mevti yaşadım, rabıtamı kurdum ancak bir tek Azrail gelmedi! Ben gerçek tefekkür ve rabıtayı yoğun bakımda öğrendim” demişti.

Manevi Tedavi

Hastanede yatarken zaman zaman cocuklarına para getirmelerini söyler parayı ne yapacaksın dediklerinde hele siz getirin lâzım der parayı getirdiklerini hastahanede tesbit ettigi ihtiyâç sahibine verilmesini söylerdi. Yoğun bakımda iken Üstadı Osman Nuri Topbaş Efendi’den kendisine hediye edilen tespihi eline aldığında hissettiği güç ile hayata tutunmuş ve bu sancılı süreci manevi tedavi ile atlatmıştı. Servise çıktığında “Benim öyle bir Üstadım var ki yoğun bakımda dahi yalnız bırakmadı.” demişti. Her oksijen makinesi değişiminde bizlere ve gelen misafirlerine “Nefesinizin kıymetini bilin! Ben nefesimi para ile alıyorum.” diyerek şükretmek için ne kadar çok şeyimiz olduğunu yüzümüze tokat gibi vuruyordu. Hergün ihvana kavuşma umudu ile egzersizlerini yapıyor, bir gün Külliye’de cuma namazını yeniden kılmayı arzuluyordu.

“Sen Artık Bizim Dua Kapımızsın. Artık İhvana Dua Ederek Hizmet Edeceksin.”

Ankara’ya üstadı Osman Nuri Topbaş’ın geleceğini öğrendiğinde buruk bir sevinç yaşayarak ihvan kardeşlerinden kendisinin üstadı ile beş dakika özel görüşmesi gerektiğini iletmelerini rica etti. Üstadı ise onu kırmayarak yanına geldi. Bu görüşme manevi bağlamda kendisine bayram sevincini yaşattı. Üstadının kendisine “Sen artık bizim dua kapımızsın. Artık ihvana dua ederek hizmet edeceksin.” dediğini bizlere iletti. Bu hadiseden sonra kendisini çoğu zaman elleri semaya açık uzun uzun saatlerce dua ederken görüyorduk.

Benim Cenazemi Ağlayarak Değil Düğünüm Varmişçasina Hazırlayın!”

Son yolculuğuna uğurlanmadan evvel kendisine bir gece vakti Kutsal Emanetler getirilerek dünyada son kez Allah’ın evinin örtüsünü görmüş, yüzünü sürmüştür. Bu olaydan bir gün sonra son kez yoğun bakımda kaldırılmış ve vasiyet olarak torununa “Benim cenazemi ağlayarak değil düğünüm varmışçasına hazırlayın!” demiştir. Bir hafta sonra hüzünlü bir pazartesi sabahı hayata gözlerini yummuş ve özlediği Rabbine kavuşmuştur. Cenazesi aynı gün ikindi namazı sonrası Sami Efendi Camii’nde Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz Hocamız tarafından kıldırılmış, cenaze namazının ardından Bağlum mezarlığına, refikası Fatma Hanımefendi’nin (02.07.2022) yanına defnedilmiştir. Ruhu için bir Fatiha üç İhlas’ı eksik etmeyiniz.