Hizmet Edenlerin Bilmediği Sır

HİZMET

Kâmil bir îmânın ilk meyvesi merhamet, onun en bâriz tezâhürü de Allah rızâsı için mahlûkâta “hizmet”tir.

Bütün varlıkların yaratıcısı ve sahibi Cenâb-ı Hak’tır. Allâh’ı seven, O’nun mahlûkâtını da sever. Sevmek ise, içi boş bir sözden ibâret değildir. Gerçek bir muhabbet, sevdiğinin derdiyle dertlenip onu kendine zimmetli bilmek, onun uğrunda cân u gönülden fedakârlık göstermek ve elindeki nîmetleri onunla seve seve paylaşabilmektir.

Zahmet ve meşakkatlerle test edilmeyen, maddî-mânevî fedakârlıklarla ispat edilmeyen bir muhabbetin gerçekliği veya derecesi meçhul kalır.

Bu itibarla, Allah rızâsı için O’nun mahlûkâtına yapılacak fedâkârâne hizmetler, Allah muhabbetinin en güzel bir fiilî ifâdesidir.

DİNE HİZMET YOLUNDA ÇEKİLEN CEFALARIN ECRİ

Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de bizlere Ensâr ve Muhâcirler’i örnek gösteriyor. Sahâbe-i kirâm, yaşadıkları zamanın zorlu şartlarında, aylarca süren meşakkatli yolculuklar yaparak, Allâh’ın dînine hizmet için, Çin’e, Semerkand’a gitti. Kendilerine ne bir yorgunluk geldi, ne de bir bezginlik... Allah yolunda hizmet ettikçe Cenâb-ı Hak gönüllerine ayrı bir inşirah, genişlik, ferahlık, şevk ve huzur hâli ihsân eyledi. Yani ümmetin derdine derman olma yolunda zahmetlere katlanıp hizmet ettikleri için, Cenâb-ı Hak onlara her iki cihanda rahmet, saâdet ve huzur bahşeyledi.

Farkında olsak da olmasak da aslında hepimizin aradığı, rûhumuzun böyle bir huzur ve sükûna kavuşmasıdır. Bu da, Hakk’a ibadet vecdiyle îfâ edilen hizmetlerle elde edilebilecek, derûnî bir hazinedir.

BÜYÜK BİR SIR

Hakîkaten Allah yolunda yapılan samimî hizmetlerde büyük bir sır vardır:

Allah Teâlâ, dînine hizmet eden ve kullarının sıkıntılarıyla meşgul olan kimselerin şahsî sıkıntılarına kefil olur. Bütün meşguliyeti, şahsî menfaatinden ve kendi derdinden ibâret olan bencil ve egoist kimseleri ise, şahsî dertleriyle baş başa bırakır…

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları