Hikmetli Söz ve Davranışların Faydası

Allah`a İman

İnsanın dünyâ ve ukbâ saâdeti, hayatında ruh ve beden âhengini temin edebilmesiyle mümkündür. Bedenin maddî gıdâya ihtiyacı olduğu gibi, rûhun da mânevî gıdâya ihtiyacı vardır. Rûhun en feyizli gıdâsı ise “hikmet”tir.

Hikmet ehlinin söz ve davranışlarını tefekkür etmek, tıpkı bereketli nisan yağmurlarının toprağa bahar aşısı yapması gibi, ruhların da âb-ı hayat katreleriyle ihyâ olmasına vesîledir. Bu hakîkati Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- ne güzel ifâde buyurur:

“Nükteli ve hikmetli söz ve davranışlarla ruhlarınızı dinlendirin. Zira bedenlerin yorulduğu gibi, ruhlar da yorulur.”

“İnsanları, düşündürücü ve hikmetli sözlerle îkaz edin ki, kalpleri huzur bulsun.”

Boş ve mâlâyânî sözler, insanı rûhâniyetten uzaklaştırır. Hikmetli sözler ise ruhlara huzur ve ferahlık verir. Gündelik hayatın med-cezirleri / iniş-çıkışları içinde bunalan akıl ve kalp, hikmetli sözlerle uyanır, huzur bulur, hakîkatlere karşı âgâh hâle gelir.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allâh’ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve «hikmet»i öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, mü’minlere büyük bir lûtufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önce onlar, apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Âl-i İmrân, 164)

PEYGAMBERLERİN ÜÇ VAZİFESİ

Âyet-i kerîmeden de anlaşılacağı üzere, hikmete vukuf bakımından insanlığın zirvesinde yer alan peygamberlerin umûmî mânâda üç vazifesi vardır:

1- Allâhʼın âyetlerinin tebliğ ve tatbiki, yani ilâhî emir ve nehiyleri beyân edip uygulamak.

2- Tezkiye, yani insanların iç dünyasını mânevî kirlerden ve gaflete dûçâr edecek hâllerden arındır­mak. Bunların neticesinde de;

3- Kitap ve “hikmet”in tâlimi; yani kalpleri ilâhî hakîkatlere ve sırlara âşinâ kılmak…

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013