Hayır Görünende Şer, Şer Görünende Hayır

Cemiyet Hayatımız

Allah Teâlâ Hazretlerinin: “Sizin hoşlanmadığınız şeylerde belki de hayır vardır.” (el-Bakara, 2/216) buyruğundaki hikmet.

Denilirse ki: “Kulun belâdan uzak olması pek nâdirdir. Rahmân ismi ile bunu nasıl îzâh edersiniz?” Cevâben deriz ki: “Olaylar türlü türlüdür. Bazen rahmet sanılan şey nıkmet yâni sıkıntı olur, bazen de nıkmet sanılan şey nimet olur. Nitekim Allah Teâlâ: “Sizin hoşlanmadığınız şeylerde belki de hayır vardır.” (el-Bakara, 2/216) buyurmaktadır. Hayır sanılan şeyler de şâirin dediği gibi her zaman hayır olmayabilir:

HİÇBİR BELA YOKTUR Kİ ALTINDA RAHMET OLMASIN

Gençlik, boş zaman ve ataklık, Kişinin başına neler açar artık?! Yâni bunlar görünüşte hayır oldukları halde bazen şerdirler. Şer sanılan şeylerin hayır olduğuna örnek de şudur: Çocuğu mektebe göndermek ve okumasını sağlamak çocuk için sıkıntılı bir iştir, hırsızlık yapanın elini kesmek zâhiren o kimse için kötü bir durumdur. Fakat aslında bunlar bir başka açıdan nimettir.

Ahmak insan zâhire bakar. Akıllı ise işin özünü arar. Hiçbir belâ ve sıkıntı yoktur ki altında rahmet ve lütuf bulunmasın. Ancak az bir hayır için çok hayrı terk etmek büyük bir şerdir. Zorluklar, ruhları bedene âid bağlardan kurtarıp temizlemek içindir. Cehennemin yaratılması kötüleri iyi ameller işlemeye yöneltmek içindir. Şeytanın varlığı, kulları içinde muhlis olanları ortaya çıkarmak içindir.

Tahkîk erbâbının hâli de Mûsâ (a.s) ile Hızır kıssasında olduğu gibi zâhire değil, hakîkatlere sarılmaktır. İnsan tabîatının hoşlanmadığı birçok şeyde gizli bir takım sırlar ve hikmetler olabilir.

Rahmet olmasa ve rahmet-i ilâhiyye gazabı geçmemiş bulunsa, kâinatın varlığından söz edilemezdi. Hakk’ın Mün’im (nimet veren) ismi de zâhir olmazdı. Rahmân büyük nimetlerin O’na aid oluşunu gösterdiğinden kulun O’ndan az bir şey taleb etmesi sû-i edeb olur.

AYAKKABININ BAĞINDAN TENCERENİN TUZUNA

Sûfîlerden birine: “Sana küçük bir ihtiyacımı görmen için geldim” denilince o: “Sen o küçük ihtiyacın için küçük bir adam ara.” cevâbını vermiştir. Allah Teâlâ da bu âyetlerde bir bakıma şöyle buyurmaktadır: “Ben sadece Rahmân ismiyle yetinecek olursam, kendimden hayâ ederim. Çünkü Ben, hem Rahmân hem Rahîm’im. İste Benden ayakkabının bağına, tencerenin tuzuna varıncaya kadar her şeyi.”

Nitekim Şeyh Sa’dî (k.s) der ki:

Eğer başını bu kapıya koyarsan,

Elinin boş dönmesi imkânsızdır.

Kaynak: İsmail Hakkı Bursevi, Ruhül Beyan Tefsiri, Erkam Yayınları