Haslet Ne Demek?

NE NEDİR?

Haslet: Yaratılıştan, doğuştan gelen husûsiyet, huy. Güzel huy, iyi husûsiyet gibi anlamlara gelir.

HASLET KELİMESİNE ÖRNEKLER

Peygamberlerin serveri olan Hazret-i Muhammed Mustafa -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in sîreti, engin bir deryâ mesâbesindedir. O, -rivâyete göre- kendisinden evvel gelen 124 bin küsur peygamberin bilinen ve bilinmeyen bütün fârik vasıflarının tamâmının daha ötesine sâhip olmuş, güzel ahlâk ve hasletlerin zirvesine ulaşmıştır. O, kendi devrine kadar insanlığın tefekkür ve yaşayış bakımından kaydettiği gelişmeye ilâveten, beşeriyetin kıyâmete kadar vâkî olabilecek

ihtiyaçlarını da karşılayacak numûne-i imtisâl bir şahsiyet olmak üzere “Âhir Zaman Nebîsi” olarak gönderilmiştir. O, “Hâtemü’n-Nebiyyîn”dir.

*****

Cehâlet ve nefse râm olma husûsiyeti, netîcede fıtratlarında meknûz (saklı) bulunan bütün bu güzel hasletleri aslî mecrâlarından saptırıyordu. İffet ve şereflerini korumak adına küçücük kız çocuklarını, anaların yüreklerini çılgına çevirerek, diri diri toprağa gömmek gibi bir şenâate düşüyor; cömertliklerine toz kondurmamak için zarûrî mallarını telef etmek gibi bir sefâlete sürükleniyor; yiğitlik ve mertlik hissinin sevkiyle de kendi aralarında uzun seneler devâm eden kanlı savaşlar çıkarıyorlardı. İslâm’ın zuhûru ile câhiliyenin ahlâkî vasıfları büyük bir mânâ değişikliğine uğrayarak lâyık olan mâhiyete bürünmüş ve kemâl hâlini bulmuştur. Yâni Peygamber Efendimiz’in bi’setiyle, eski mürüvvet anlayışı bütün zararlı aşırılıklardan arındırılmış ve medenî bir hâle gelmiştir.

*****

Allâh Teâlâ, ilâhî esrârı alıcı hâle gelmesi için Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sadrını müteaddid defâlar açmış, içini temizleyerek, huzur, sükûnet, merhamet, şefkat, îman ve hikmet gibi ulvî hasletlerle doldurmuştur. Bu hâdiselerin

ilki, Peygamber Efendimiz henüz süt annesinin yanındayken gerçekleşmiştir. Hâdiseyi Fahr-i Kâinât Efendimiz bizzat anlatmışlardır.

*****

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- nübüvvetten önce de mürüvvet itibârıyla kavminin en üstünü, soy itibârıyla en şereflisi, ahlâk bakımından en güzeli idi. Komşuluk hakkına en ziyâde riâyet eden, hilim ve sadâkatte en üstün olan, emniyet ve güvenilirlikte en önde gelen, insanlara kötülük ve eziyet etmekten en uzak duran, O idi. Hiç kimseyi kınayıp ayıpladığı, hiç kimseyle münâkaşa ettiği görülmemişti. Öyle ki Cenâb-ı Hak bütün iyi haslet ve meziyetleri O’nda topladığı için kavmi kendisine «el-Emîn» vasfını vermişti.