Hangi Sözün Müşterisi Olmalıyız?

Cemiyet Hayatımız

Duygu, düşünce, inanç, nasihat ve uyarıları ifade etme yollarından en çok kullanılanı sözdür. Söz bazen sultan olmuştur ama sözün kulaktan başka müşterisi yoktur.

Düşünce, başkalarını takdir ya da beğenme; özellikle de nasihat ve dini telkinlerde en çok söze başvururuz. Anlattıklarımızın dinlenmesini, fikirlerimizin kabul edilmesini isteriz ama bunu belirleyen en önemli faktör sözün belagati değil söz sahibinin keyfiyetidir. Geçmişten günümüze eğitim sistemlerinin de en çok başvurduğu anlatım-söz maalesef iflas etmiştir. Yığınlar hep dinlemiş ama yine bildiğini yapmıştır. Sağlamasını istiyorsak etrafımıza bakmamız yeterlidir.

SÖZÜN BİTTİĞİ ÖRNEKLER

Arabada radyodan sohbet dinleyerek giden ama trafik kurallarını hiçe sayan, diğer insanların haklarını umursamayan binlerce insan, hem gelinin hem kaynananın aynı sohbete katılıp birbirlerine dargın olması, türlü sohbetlere gidip birçok şey dinleyen fakat ticari manada insanların o kişiyle alakalı tereddütler yaşaması- emin olunmaması, verdiği sözü tutmaması, senedi-çeki zamanında ödememesi, komşuların-akrabaların arasındaki samimiyetsiz ilişkiler ve bunun da ötesinde bunları küçümsemek-hiçe saymak sözün bittiğinin örnekleridir. Günümüzde televizyon, radyo, internet, konferans, seminer, toplantı, sohbet... Konuşan o kadar çok hoca, eğitimci, sosyolog, psikolog var ki... Her an konuşan birileri ama yozlaşmanın önüne geçilemiyor maalesef.

Bu mevzuda beni en çok ilgilendiren şey dinimizin anlatılması ya da anlatılamıyor olmasıdır. Günümüz insanı belki de (en doğrusunu Allah (cc) bilir) sahabe efendilerimizin (ra) bazılarından daha çok bilgiye sahiptir ama gel gelelim sonuç ortada... Dinimizi sözle anlatmaya kalkmak doğuştan amaya renk anlatmaya çalışmak gibidir. Din sadece sözle anlatılamaz, söze göre değerlendirilemez. Rabbimiz ve insanlar cömertlikle ilgili ne anlattığımıza değil nelerden fedakarlık yaptığımıza bakar, ilme- alime hürmet konusunda ne söylediğimize değil neler yaptığımıza bakar, tesettürle ilgili ne söylediğimize-ne düşündüğümüze değil kılık-kıyafetimize bakar, hasılı sözümüze değil, neci olduğumuza değil ne olduğumuza bakar. Burada dinleyenlerden çok söyleyenleredir sözümüz. Yap(a)madığımız şeyleri riyakarca söylemenin ne bize ne de dinleyenlere faydası vardır. Sözün tesiri yok değil ama çok da değildir.

İHLASLA KONUŞMALI CAHİLCE SUSMALI

Dinleyenler açısından değerlendirecek olursak; kulağımızı değil gözümüzü-vicdanımızı açmalı, haliyle konuşanları dinlemeli, onlara uymalı ve onlarla beraber olmalıdır. Sadece sözü güzel olanları değil; sözü güzel olsun olmasın hali güzel olanları dinlemeliyiz, anlamaya çalışmalıyız. Buradan tabii ki hiç konuşmamalıyız ya da hiç kimseyi dinlememeliyiz çıkartılmamalıdır. Konuşacaksak ya da tesirli olsun istiyorsak her zaman her koşulda hep doğruyu onu da zamanında konuşmalıyız, ihlasla konuşmalıyız, gırtlağımızdan aşağıya inmemiş–sindirmediğimiz hiçbir şeyi söylememeliyiz. Aksi takdirde cahile-hama en çok yakışanı yapmalı ve susmalıyız, susmalıyız, susmalıyız...

Gırtlak şov yaparak içi boş laflar etmek belki dünyada olabilir ama asıl ihtiyacımız olacak olan ahirette ne bize ne de dinleyenlerin hiç işine yaramayacak vebali boynumuza kalacaktır. Sözümüze kulaktan başka müşteri yoktur vesselam...

Kaynak: Adem Çelikkaya, Altınoluk Dergisi, 359. Sayı, Ocak 2016