Halid Bin Velid’in (r.a.) Vasiyeti

Sahabiler

“Seyfullah” lakabıyla tanınan sahabi kimdir? Allah’ın kılıcı; Halid Bin Velid’in (r.a.) yiğitliği ve vasiyeti.

Enes b. Mâlik’in radıyallahu anh, nakledilen rivayete göre Mute harbi hakkında, şehâdet haberi gelmezden evvel, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz minberi seadetine oturmuş, Hak Teâlâ Hazretleri, Habibine Mute harbinin safahatını gözü önünde gibi gösteriyordu. Buyurdu ki:

ALLAH’IN KILIÇLARI

İşte sancağı Zeyd radıyallahu anh aldı, şehit oldu. Şehadet getirip salât ve selâmdan sonra, siz de Zeyd için istiğfar ediniz. Zeyd cennete girdi. Orada safâdadır.

Şimdi sancağı Cafer bin Ebî Talib radıyallahu anh aldı. O da şehit oldu. Buna da şehâdet, salât dua edip; siz de istiğfar ediniz. İşte Cafer cennete girdi, istediği tarafa iki kanadıyla uçuyor. Bu defa da sancağı Abdullah bin Revâha radıyallahu anh aldı. O da şehit oldu ona da şehâdet salât ve duadan sonra, Abdullah için istiğfar ediniz. Bu da cennete dahil olmuştur. Ve bu haberi verirken mübarek iki gözü yaş döküyordu. En sonra sancağı Allah’ın kılıçlarından bir kılıç aldı. Nihayet “Allah” mücahitlere feth müyesser kıldı.

Bu seyfi ilâhîden murad Halid bin Velid radıyallahu anh idi.

“SEYFULLAH” LAKABIYLA TANINAN SAHABİ

Bundan sonra Hazret-i Halid radıyallahu anh “Seyfullah” diye anılmıştır. Filhakika o ehli İslâm’ın elinde Allah’ın keskin bir kılıcı idi. Ondan sonra Hazret-i Halid bin Velid yüzünden, biiznillahi Teâlâ pek çok fütuhat zuhura geldi.

Hazret-i Halid radıyallahu anh buyurmuştur ki: “Mute günü elimde dokuz kılıç parçalandı, yalnız ağzı enli Yemânî bir kılıç vardı, elimde o mukavemet etti.”

MEZARIMI BU KILICIMLA KAZIN!

Hazret-i Halid bin Velid 642 M. / H. 21 yılında Humus’ta hastalandı. Yanında silah arkadaşları vardı. Vefat edeceği sırada kılıcını istedi. Kabzasını tutarak şefkatle okşadı. Sonra:

“Nice kılıçlar elimde parçalandı, işte bu ölümümü görecek olan son kılıcımdır. Beni en çok üzen, hayatı hep savaş meydanlarında geçip yatak yüzü görmemiş olan bu Hâlid’in yatakta ölmesidir. Rasûlullah’ın hiçbir ashâbı rahat yatağında ölmedi. Ya savaş meydanlarında veya uzak beldelerde, dini İslâm’ı yayarken garip olarak şehit oldu.

Âh Hâlid! Şehit olamayan Hâlid! Harb benim etimi çiğneyemedi. Şehitlik mertebesi hariç elde etmediğim makam kalmadı. Vücudumda bir karış yer yokdur ki ya kılıç yarası veya bir mızrak yarası olmasın. Ömrü boyunca dini İslâm’ı yaymak için savaşlarda at koşturan kimsenin sonu böyle yatak üzerinde mi olacak? Ölümümü, harp meydanlarında atımın üzerinde, düşmana Allah için kılıç sallarken şehit olarak beklerdim, dedi. Sonra Yermük Savaşı’nı hatırlayarak, “Ah Yermük günü. İnsan kanlarının vadide sel gibi aktığı Yermük!.. Şiddetli bir kırağın olduğu gece, gökten boşanan yağmura karşı, kalkanımın altınğ da gecelediğimi unutamıyorum. O gece muhacirlerden kurulu, akıncı birliğimle baskın yapmak için, sabahı zor etmiştik. Ah... Yermük Harbi... Üçbin yiğitle yüzbin kâfire karşı zafer kazandığımız Mûte’yi bile unutturdun!

Ey yakınlarım! Cihada sarılın. Bu topraklar ancak cihat etmekle korunabilir. Yermük Rumlarla yaptığımız ilk büyük muharebedir. Bundan sonra daha nice savaşlar birbirini takip edecektir.

Sakın gaflete düşmeyin!.. Şimdi kendimi at kişnemeleri arasında “Allah! Allah!” nidalarıyla insanlara dar gelen Yermük Vadisi’nde hissediyorum. Vallahi Rabbimden beni her gazada diriltmesini ve o savaşın hakkını vermeyi isterim...” buyurdu.

HALİD BİN VELİD’İN VASİYETİ

Sonra vasiyetimi bildiriyorum: Beni ayağa kaldırın deyince, ayağa kaldırdılar. Beni bırakınız, şimdiye kadar hep taşıdığım kılıcım, artık beni taşısın” diyerek kılıcına dayandı.

“Ölümü savaşta imişim gibi ayakda karşılayacağım, öldüğüm zaman atımı, muharebelerde tehlikelere dalabilen bir yiğide veriniz. Atım ve kılıncımdan başka bir şeye sahip olmadan öleceğim. Mezarımı bu kılıcımla kazınız. Kahramanlar kılıç şakırdısından zevk alır” buyurdu.

Ve yatağına düşüp kelime-i şehâdet getirerek ruhunu teslim etti. Radıyallahu anh.

Kaynak: Sâdık Dânâ, İslam Kahramanları 1, Erkam Yayınları